31 Mart 2010

ÖĞRENDİMKİ



Aslında pazar gününün menüsündeki yemeklerin tarifini ekleyecektim. Ama Cahide hanımın bana gönderdiği şiiri sizinle de paylaşmak istedim. Çünkü gerçekten hayatımızda öğrenmemiz gereken çok şey var.
Cahidecim  teşekkürler canım.


Öğrendim ki...
Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız.
Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz,
Gerisini karşı tarafa bırakırsınız.

Öğrendim ki...
Güveni geliştirmek yıllar alıyor,
Yıkmak bir dakika.


Öğrendim ki...
Hayatında nelere sahip olduğun değil
Kiminle olduğun önemli.

Öğrendim ki...
Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün
Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.

Öğrendim ki...
Kendini en iyilerle kıyaslamak değil
Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.

Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.

Öğrendim ki...
Ne kadar küçük dilimlersen dilimle
Her işin iki yüzü var.

Öğrendim ki...
Olmak istediğim insan olabilmem
Çok vakit alıyor.

Öğrendim ki...
Karşılık vermek
Düşünmekten çok daha basit.

Öğrendim ki...
Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek
Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.

Öğrendim ki...
'Bittim' dediğin andan itibaren
Pilinin bitmesine daha çok var.

Öğrendim ki...
Sen tepkilerini kontrol edemezsen
Tepkilerin hayatını kontrol eder.

Öğrendim ki...
Kahraman dediğimiz insanlar
Bir şey yapılması gerektiğinde
Yapılması gerekeni
Şartlar ne olursa olsun yapanlar.

Öğrendim ki...
Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.

Öğrendim ki...
Bazı insanlar sizi çok seviyor
Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.

Öğrendim ki...
Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz
Bazıları hiç karşılık vermiyor.

Öğrendim ki...
Para ucuz bir başarı.

Öğrendim ki...
En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz.

Öğrendim ki...
Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
Kaldırmak için elini uzatır.

Öğrendim ki...
İki insan aynı şeye bakıp
Tamamen farklı şeyler görebilir.

Öğrendim ki...
Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır.

Öğrendim ki...
Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar
Daha uzun yol yürüyor.


Öğrendim ki...
Hiç tanımadığın insanlar,
iki saat içinde,
senin hayatını değiştirir.

Öğrendim ki...
Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır.

Öğrendim ki...
Duvarda asılı diplomalar
İnsanı insan yapmaya yetmez.

Öğrendim ki...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.

Öğrendim ki...
Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin
nereden geçtiğini bulmak zor.

Öğrendim ki...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez.
Gerçek aşkların da!

Öğrendim ki...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok,
Ne tür deneyimler yaşadığınızla var.

Öğrendim ki...
Aile hep insanın yanında olmuyor.
Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz.
Aile her zaman biyolojik değil.

Öğrendim ki...
Ne kadar yakın olursa olsunlar
En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir.
Onları affetmek gerekir.

Öğrendim ki...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor.
Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor.

Öğrendim ki...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın
Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.

Öğrendim ki...
Şartlar ve olaylar,
Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir.
Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.

Öğrendim ki...
İki kişi münakaşa ediyorsa,
Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez.
Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.

Öğrendim ki...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar.
Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.

Öğrendim ki...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

 ATAOL BEHRAM OĞLU

29 Mart 2010

Pazar Gününün Misafirleri



Misafir istemeyen kimsede hayır yoktur. (Hadis-i Şerif)
Arkadaşlarımdan bir grup toplayıp kendilerine bir ziyafet vermem, benim için bir köle azad etmekten daha sevimlidir. (Hz.Ali r..a)
Misafire ikram için yemeğin bolca hazırlanması israf olmaz. (Hz.Ayşe r.a. )


 Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır. Türk Atasözü

Misafir ağırlamak bu kadar güzel bir konuysa neden yapmıyalım dedik ve pazar gününü kızımın sevimli öğretmeni Ms. Campbelli mustakbel eşi Jonla birlikde misafir ederek deyerlendirdik. Türk mutfağının  bize göre normal  ve eh iste diyeceğimiz yemekleri,  nerdeyse her gününü atışdıracak yiyeceklerle geçiren Amerikalılar için muhteşem bir ziyafetdir . Yedikleri her yemeye vavvvvv  demekden  çekinmeyince  bende kendimi profesyonel aşcı gibi hiss etdim ve yapdıklarımı büyük cesaretle sizinlede paylaşmak istedim .  Ama tariflerini sonraya bırakdım.  İyi seyirler !

                                                                  Rulo Kofte


                                                                 Lazanya
                                                                 Kabak Dolması
                                                          Patates çanakları
                                                           Patlıcan Salatası
                                                              Laz Baklavası

Bütün tarifleri en kısa zamanda yazmaya çalışcam.

23 Mart 2010

İSKENDER KEBABI



-Türkiyenin neresindensin?
- Bursadan (ben değilim ama eşim Bursadan. Hatda eşimde oralı değil ama 14 senedir orda oturdukları için artık olmuş oralı)
-A Bursanın seftalisi, kestane sekeri, iskenderi meşhurdur. Yedinmi? diye sorarlar . Hangi sehirden olduğunu söylersen oranın  yemeyini, tatlısını, içeceğini, giyim .ve.s her özelliğini söylerler. Bu da benim çok hoşuma gidiyordu.
Türkiyenin her yöresinin , her şehrinin hangi yemeyi, tatlısı, giyim-kuşam, şarkı- türküsu var öğrenmeye çalışıyorum. Sevdiğim bir ablam vardı bana evlenmeden önce söyle demişdi " 4-4 lük türk gelini ola bilmen için her şeyi bilmen gerekir" . Araşdırmalarım da ablanın tavsiyesine göre olsa gerek.

 Neyse lafı uzatmadan gidiyorum Bursaya  ve geçiyorum İskender kebabını anlatmaya. Yapdığım gerçek Bursa iskenderi olmasada onu aratmayacak kadar vardı.  En azından yaz tatilinde Türkiyeye gidip de yiyene  kadar.

Malzemeler :

Dana eti
pide ekmeği
2 adet domates
2 adet sivri biber
2 yemek kaşığı  tere yağı
bir kase yoğurt

  Pidesi  için:
4 su bardağı  un
1,5 yemek kaşığı kuru maya
tuz, su

   Sosu  için
1.5 çorba yemek kaşığı salça
1 yemek kaşığı  sıvıyağ
1 tatlı kaşığı  kekik
tuz, karabiber
su


Hazırlanması: 

İlk önce pidesini hazırlayalım.Pidesi için karıştırma kabına 4 su bardağu unu alalım..Üzerine  kuru maya ,tuz ve ılık su ilave ederek kulak memesi kıvamında bir hamur yoğuralım..Hamuru bezelere ayırın bezeleri elinizle açın ve tırnak pidesi şeklini verin.  Fırın tepsisine yerleştirin .Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında pişirin.( Ben pide yapmadım ama pide ekmeyine benzer ekmek kullandım. Ekmeği   küçük kareler şeklinde kesdim ve fırında kızarana kadar pişirdim. )
Daha sonra buzdolabından cıkardığımız  kemiksiz dana  etini  buzu çözülmeden doner gibi  ince yaprak kalınlığında doğrayın. Çünkü buzu çozüldükden sonra ince yaprak halinde kesmek zor oluyor. Hem de kebab için iyi olmuyor.
 Tencereye bir az sıvı yağ koyun, etleri ilave edin ve suyunu çekene kadar ara sıra karışdırarak hafif ateşde pişirin.  
Sosu için tavaya salçayı, sıvıyağ, kekik, tuz ,karabiber ve su ile bir sos elde edin.

Et hazır oldukdan  sonra pideleri tabağa yerleşdirin .Bir kase yoğurdu pidelerin her tarafına iyice tökün . Yoğurdun üstüne  sosdan bir mikdar gezdirin. Etleri de bu karışımın uzerine ilave edin.

Tavada biberleri ve domatesleri soteleyin. Etlerin üzerine domates ve biberi ilave edin.Üzerine tekrar sostan dökün.Üzerine de eritilmiş tereyağın gezdirdikden sonra İskender kebabı servise hazır hale geldi demekdir.

 NOT:  Yoğurdu pidenin üzerine servis yapmadan 15-20 dakika önce dökün.  Daha önceden koyarsak yoğurt pideleri  ıslatıyor pidenin cıtırlığı  kayboluyor  o zamanda tadı güzel olmuyor.  Sanırım İskenderin özelliği pidenin çıtır  olması ve  en önemlisi de dönerinin harika pişmiş olmasıdır.


Afiyet olsun !  

21 Mart 2010

NEVRUZ


Ah eski bayramlar!
Her bayramda eski bayramlar akla gelir, nerede o eski bayramların  tadı diye dert yanarız.
Ne Ramazan ne de Kurban bayramını hatırlıyorum benim çocukluğumda. 70  yıl  Rus esaretinde kalan azerbaycan türkleri bu bayramların sadece kabir ziyaretinden ibaret bir bayram olduğunu bilirlerdi. Ramazan kutlanmıyordu ama Ramazan ve Kurban kadar deyer verilen bir bayram kutlanırdı bizim orada NEVRUZ.
Geçen gün ev ihtiyaçlarını almak için bir markete uğradık. Yeşillikler arasında küçük plastik kutuda Semeniyi (buğdayın yeşermiş ve ya cimlenmiş hali ) görünce dayanamayıp aldım. Eve getirdim kırmızı kurdeleyle  bir güzel süsledim, sehpanın üzerine koydum.
Gurbet elde bulduğum bu küçük Semeni beni yeniden 25 yıl önceye, çocukluk hatıralarıma, unutamadığım Nevruz bayramlarına  götürdü.  Neler yapmazdık ki. Önce sabah erkenden sofrada olması gereken özel tepsiyi süslerdik. Tepsimizden Semeni, şekerbura, baklava, ceviz, çikolata, buğday kavurması, innab, iyde boyanmış yumurtalar eksik olmamalıydı  En güzel elbiseyi giyer, evden en güzel mendili alır cebimize koyardık. Yakılacak ateş için gereken  odunları sokak kapısının yanında hazır bulundururduk. Akşam hava kararınca mendilleri toplar, bir kaç arkadaş komşu evlerin  yolunu tutardık.

Komşunun bahçesine gizlice girer saklanırdık. Aramızdan bir fedakar seçer  mendilleri ona verirdik. Fedakar mendili evin kapısına bırakır, kapıyı tıklatır, ev sahibine gözükmeden koşar yanımıza gelirdi. Ev sahibi kapıyı açar mendilleri alır, içine çikolata, ceviz, yaptığı börekten,tatlıdan  koyar mendilleri bağlar kapıya bırakır "Mendilinizi alın" diye seslenir, kapıyı kapatırdı.
Fedakarımız mendilleri alır bize dağıtırdı. Mendili açmak büyük mutluluktu bizim için. Sevdiğimiz çikolata varsa yer, yemediklerimizi poşete döker, başka komşu kapısına yönelirdik.
Ateş yakılırdı. Bu sene tüm dertlerim bu ateşte kalsın diye dilek tutar ateşin üstünden bir kaç defa hoplardık.

Genç kızlar toplanır yeni nişanlanmış birisinden nişan yüzüğünü ödünç  alırdık.  Yüzüye ip bağlar boş bir bardak içinde her kesin adından  ayrı ayrı sallandırırdık. Yüzük kaç kere bardağın kenarına vurursa sayar, o kızın o yaşta evleneceği yorumunu yapardık.
Gelen sene başımıza  iyi ya da kötü olaylar mı gelecek bilmek için komşu kapısını gizlice dinlerdik. İyi söz duyarsak iyi, kötü söz duyarsak kötü olacağına isaretti derdik.

Şimdi düşündükçe  gülüyorum o çocuk masumluğu ile yaptıklarıma  ah eski bayramlar diyorum. Neler saklıydı neler gizliydi sende. Nerede diye arıyorum.  Bir eski hatıra defterinin solmuş sayfasında  yazılanlardan, hafızamda kalan yarım yamalak hatıralardan başka hiç bir şey yok şimdi.
  Bakıyorum şimdiki  çokçuklara onlarda benim gibi en güzel anılarla hatırlayabilecekler mi  bayramları .Bir gurbet elde bir  küçük Semeniye bakınca 25 yıl önceki hatıralara dönüp hem gülüp, hem ağlayıp  AH ESKİ BAYRAMLAR  diyecek kadar kutlaya biliyorlar mı şimdi  bayramları acaba???????

17 Mart 2010

MEYVA KEBABI



Kalbe giden yol mideden geçer derler. Peki mideye yol  nerden gider? Ağızdan diyeceksiniz her halde. Bence önce gözden sonra ağızdan. Görüntü her zaman önde gelir. Lezzetsiz yemekler bile lezzetli olur o yemeği  güzel bir şekilde sununca.
Ananas konservesinin üstündeki resimde meyvelerin diziliş şekli dikkatimi cekdi. Bütün meyvalardan kesilmiş dilimler  kebab şişlerine dizilerek servis edilmiş. Beyendim ve gelen misafirlere deyişiklik bir sunum olur diye denedim. Misafirler değilde, bizim evin küçük bücürleri sanki hic meyva gormemiş gibi bütün şişleri bitirdiler. Evde günlerce meyva tabağında bekleyen meyvalara kimse bakmazken, bu ilginc diziliş şekli hoşlarına gitdi ve  kavunu sevmeyen kızım bu sayede kavunun harika bir meyva oldugunu  keşf etdi.  Meyva yemek istemeyen  çocuklara kolay çözüm buduğum içinde çok  sevindim.


Demek ki kalbe giden yol önce gözden, agızdan, sonrada mideden geçiyormuş.

Afiyet olsun !

15 Mart 2010

PANCAR SALATASI


Kırmızı Pancar kanı temizliyor, kansere, diyabete ve vereme karşı koruyor!

Bağışıklık sisteminizi güçlendirerek kış aylarının müzmin hastalığı gribe yakalanmadan yaşamak ister misiniz, mide ve bağırsaklarınızı rahatlatarak gaz sancısından kurtulmaya ne dersiniz, kanınızı adeta yıkayarak mikroplardan arınmak nasıl olur? Karaciğerimizi mutlu etmek, cildimizi güzelleştirmek, sinirlerimizi sakinleştirmek de artık çok kolay… En önemlisi aynı anda, şeker hastalığı, verem ve kanserden korunmak!
Nasıl mı? Kırmızı yuvarlak, tatlımı tatlı, harika olur salatası, kış mevsiminde her akşam sofralarda kırmızı pancar, mazide kalır korkunç hastalıklar…
Tabiattan şifamızı alarak kırmızı pancar ile tanışmaya veya tanıyorsanız geçmişten günümüze bu muhteşem bitkiyi tüm özellikleri ile yakından incelemeye ne dersiniz?



Kırmızı Pancar/ beta vulgaris
Ispanakgiller/ chenopodiaceae ailesindendir. Anavatanı Akdeniz Bölgesi olup, çok eski zamanlardan bu yana besin maddesi olarak kullanılıyor.
. Olgunlaştığını, en dıştaki yaprağın sararmasından ve türüne göre, gereken iriliğe ulaşmasından anlamak mümkün.
Bol yapraklı olan ve ıspanak gibi değerlendirilen bu sebze gelişmiş kök yapısı sayesinde kuraklığa karşı da çok dayanaklı.

"Kırmızı Pancar"
A, B, C ve P vitaminlerinden zengindir... Serinletici, iştah açıcı, besleyicidir. Bileşiminde bulunan ve radyoaktif bir eleman olan rubidyumun sindirim üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Pancar aynı zamanda fosfor, demir, bakır, potasyum, magnezyum, kalsiyum, brom, çinko, manganez ve şeker bulunur.
İnsan vücuduna mucize etkileri
Kırmızı pancar alyuvarların oluşmasında rol oynar. Kırmızı pancarın suyu en güçlü kan düzelticilerden biridir. Havuç suyuyla yarı yarıya karıştırılan kırmızı pancar suyu, günde 400 gr. içildiğinde alyuvarların sayısını kısa zamanda yükseltir.
Damarlarda toplanan mineral kalsiyumu en iyi eritebilen de yine pancar suyudur. Zerdeçal, mürrisafi veya tarçınla pişirilmiş kırmızı pancar, karaciğer ve dalaktaki tıkanıkları açar. Böbrek ve safrakesesi temizler.
Pişirilmiş ve ezilmiş kırmızı pancar şişliklere sarılırsa, şişlikleri indirir.
Kırmızı pancar suyu içmek, rahmin fibromlarını ve miyomları ile göz perdelerini eritir, yüksek kan şekerini ve tansiyonu indirir.
Prostat, verem ve sinir hastalıklarında faydalıdır.
Ilık pancar suyu kulağa damlatılırsa, ağrısını keser ve iltihaplanmayı durdurur.
Kafa derisine sürülürse kepeğe karşı çok iyi gelir.
Mide ve bağırsak üzerinde olumlu etkisi vardır.
Kemik zafiyeti olanlara çok fayda verir.
Karaciğer hastalıklarına karşı koruyan özelliği ile tanınır ve karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar. B vitaminleri ve fosfor ile sinirleri yatıştırır.
İçinde bulundurduğu radyoaktif madde ile vücudu şeker hastalığına, vereme ve kansere karşı koruyor.
Almanya’da Dr. Sigmund Schmidt ve Macaristan’da Dr. Ferenczi bu bitkiyi lösemi ve kanserde önleyici ve tedavi edici olarak kullanmaktadırlar.

Kırmızı pancar Avrupa’da yemeği yapılan bir sebze, yurdumuzda turşusu meşhur... Salata olarak tüketmeyi alışkanlık haline getirirseniz aslında en faydalısı bu! Maydanoz ve kereviz yaprakları kırmızı pancarın faydasını arttırıyor.
Kırmızı pancar kaynatılıp içilirse idrar söküyor, mide ekşimesini ve mide ağrısını gideriyor. Kan yapıyor, karaciğere de faydalı oluyor. Yapraklarını da taze olarak yiyebilirsiniz, salatalarınıza katabilirsiniz.
Kırmızı pancar suyu, karalahana, ıspanak, havuç veya semizotu suyuyla karıştırılabilir.
Kırmızı pancar suyunu içerken 30-50gr’dan başlayarak 400 grama kadar çıkmak mümkündür. İlk önce 50gr. kırmızı pancar, 150gr. havuç suyuyla karıştırılır, sonra 75gr. kırmızı pancar, 125 gr. havuç suyu, sonra 100gr. kırmızı pancar, 100gr. havuç suyu, sonra da saf kırmızı pancar, su ile karıştırılarak içilir..
Dikkat şeker hastası olanlara zararlı!
Bu kadar olumlu etkisinin yanında şeker pancarının sakıncalı olduğu durumlar da var! Şeker hastalığına karşı koruyor ancak şeker hastası olanlara içerdiği yüksek şeker miktarından dolayı zararlı. Şeker hastaları kırmızı pancarı tüketmemeli!
Yüksek tansiyonu olanlar az miktarda tüketmelidir.


Kırmızı pancar Avrupa’da yemeği yapılan bir sebze, yurdumuzda turşusu meşhur... Salata olarak tüketmeyi alışkanlık haline getirirseniz aslında en faydalısı bu!



Bu kadar bilgiden sonra ve de salata olarak tüketmek faydalı denildiyse o zaman gecelim mutfağımıza ve yapalım bir Pancar salatası. 



  Malzemeler:
4-5 adet orta boy lirmizi pancar
3 yemek kaşığı mayonez
1 su bardağı cekilmiş ceviz içi
1 diş sarimsak
tuz


Hazırlanması:


Önce pancarları yıkıyoruz  kabuklarını soymadan tencerede yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.
Pişdikden sonra kabuklarını soyup rendenin ince tarafından geçiriyoruz.
Mayonezi, ceviz içini, rendelenmiş bir diş sarimsağı, tuzu da ekleyib karışdırıyoruz.
Servis yapıncaya kadar buzdolabında bekletiyoruz.
Servis yapmadan önce üzerini çekilmiş cevizle suslemeyi unutmuyoruz.
Afiyet olsun!





12 Mart 2010

TAHINLI KEK



Bu tarifi yaparken dikkat edilmesi gereken nokta şu : yumurtaları buzdolabından bir gece önce ya da 6-7 saat önce çıkarmak lazım. Bir kaç deneyden  sonra buldum bu sonucu. Bu püf nokta  kekin kabarmasına  ve uzun süre bozulmadan kalmasına yardımcı oluyor .


Malzemeler :
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı yoğurt
  • 1 su bardağı sıvı yağ
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 paket kabartma tozu
  • 2 su bardağı un 
  • 1 paket vanilya
  • 2-3 yemek kaşığı tahin

Hazırlanması:

Bir gece önceden buzdolabından çıkardığımız yumurtaların  sarısını ve akını ayırıyoruz.
Yarım su bardağı şekerle yumurta akını çırpıyoruz.
geri kalan yumurta sarısını ayrı bir kapta  çırpıyoruz.
Sıvı yağını, yoğurdu, vanilyayı, çırptığımız yumurta aklarını,  yumurta sarısına ilave edip bir az çırpıyoruz. Unu ve  kabartma tozunu da ekledikten sonra hamurun kabarıklığının inmemesine dikkat ederek karıştırıyoruz. Bu işlemi tahta kaşıkla da yapabilirsiniz.( Ben  mikserin düşük ayarında yaptım)
Sonra üstüne 2-3 yemek kaşığı tahini gezdiriyoruz, Tahinin üstüne isteye göre şeker tozu serpiyoruz.
180 C (350F) önceden ısıtılmış fırında pişiriyoruz.
Afiyet olsun !

5 Mart 2010

PATATES DOLMASI



 Sanırım dolmanın her çeşidi uğraştırıcıdır. Yaprak, lahana, kabak, patlıcan dolması kadar olmasa da patates dolmasının hazırlanması da biraz vakit alıyor. Hafta sonu gelen yabancı misafirlere farklılık olsun diye bu lezzeti denedim . Dolma hazır olduktan sonra  hem görüntü hem de tadına bakınca uğraşmaya değer dedim.


Malzemeler:

NOT:1 adet patates bir kişi başına yeterli. Patateslerin orta boy olmasına dikkat edin. Yarım kg kıyma 10 adet patatese yeterli oluyor. O yüzden kıyma ve patates sayısını siz ayarlayın.
 Biz Tarifi  6 kişilik yazalım siz kendiniz misafir ve ev halkının sayısına göre ayarlayın patates ve kıymayı.

  • 6 adet orta boy patates
  • 300 gr orta yağlı kıyma
  • 1 adet kuru soğan 
  • 3-4 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 3 adet domates
  • 5-6 demet maydanoz  
  • tuz 
  • karabiber

Üzerine : 
  • 1 yemek kaşığı domates salçası 
  • 2 adet domates
  • 2 adet yeşil biber
  • 1,5 yemek kaşığı domates salçası
  • 1,5 bardak su

Hazırlanması:

 Tencereye 3-4 yemek kaşığı yağı ekliyoruz soğanı ince ince doğrayıp yağda biraz kavuruyoruz.. Daha sonra kıymayı ilave edip karıştırıyoruz, tencerenin kapağını kapatıp kısık ateşte kıyma suyunu çekinceye kadar bekliyoruz. Suyunu çekince 3 adet domatesi rendeleyip kıymaya ilave ediyoruz. Biraz kavurduktan sonra salçayı ilave ediyoruz.. Sonra  doğranmış maydanozu, tuz ve karabiberi de ilave edip hafif sulu kalacak kıvama gelinceye kadar pişirip ocaktan alıyoruz.
Patatesleri soyup yatay olarak ortadan ikiye kesiyoruz. Ortasını çukur oluşacak şekilde çay kaşığı yardımıyla dikkatlice  kazıyıp çıkarıyoruz..Dikkatli yapıyoruz patateslerde delik oluşmasın. Patatesler dizdiğimiz borcamda düzgün dursun diye alt kısmından da  incecik kesiyoruz. Bu işlemi yaparken de dikkat edelim patateslerde delik oluşmasın.  Daha sonra oluşturduğumuz çukurlara hazırladığımız kıymadan bir veya iki çay kaşığı kadar koyuyoruz.


Üstüne domates ve biberden kestiğimiz küçük dilimlerinde koyup tavaya veya borcama diziyoruz.  Bir kaseye 1,5 bardak su dokuyoruz 1,5 yemek kaşığı salçaya ilave edip iyice karıştırıyoruz. Ben bu işlemi genelde kıyma kavurduğum tencereye koyarak yapıyorum. Böylece tencerede kalan yağları da değerlendirmiş oluyoruz. Eğer kıyma artmışsa bunu başka bir tabağa aktarıyoruz  tencereyi yıkamadan su ve salçayı koyup karıştırıyorum.  Karışım koyu olursa biraz daha su ilave ediyoruz. Çok sulu olmayacak bu karışım. Sonra bu karışımı biraz patateslerin kenarına gezdiriyoruz geri kalanını da tepsiye boşaltıyoruz. Uzerini alüminyum folyo ile sarıp 200 derecede (370 F)  patatesler yumuşayıncaya kadar, dibinde biraz da su kalacak şekilde pişiriyoruz. Piştikten sonra folyoyu açıp domatesler, biberler ve patates hafif kızarsın diye 10 dakika daha bekletiyoruz firinda.

Servise hazırdır..
Ben genelde bu lezzeti pilav ve cacıkla yemeyi tercih ediyorum.

Afiyet olsun !

3 Mart 2010

DOMATES ÇORBASI

 

Bazen eve geldiğimizde çok vakit harcayan yemekleri hazırlamak istemeyiz.  Kileri karıştırırız  ama maalesef hazır çorba da bitmiş. O zaman size en kolay hazırlanabilen domates çorbasını önerebilirim. Bana da Üniversite yıllarımdan hatıra kalan ve yemekhane aşcımızın acele tarif ettigi kolay domates çorbası. Domates çorbasından daha çok domates salçasının çorbası :)) 
Eşimin degimiyle suya karışmış un ve salça :) Ama ben çok beğeniyoruz.

Malzemeler :
  • 2 yemek kaşığı un 
  • 1 yemek kaşığı domates salçası
  • 3 yemek kaşığı sıvı yağ, 
  • 1 yemek kaşığı  tereyağı
  • tuz, karabiber
  • arzuya göre kaşar peyniri

Hazırlanması:

Önce unu yağda bir az kavuruyoruz. Sonra salçayı ekleyip biraz daha karıştırıyoruz. Daha sonra ılık suyu azar-azar ekleyip karıştırıyoruz. Kıvamının ne çok katı  nede cıvık olmaması gerek. Kendiniz suyunu  ayarlayın. Kaynamaya başlayınca tuz ve karabiberini ekliyoruz. Bir tasım daha kaynatıp ocaktan alıyoruz. Sıcakken servis yapıyoruz. Arzuya göre servis yaparken üzerine kaşar peynir rendesi ekliyoruz. 

Afiyet olsun !

✿Mutfak Dili ✿ © Ocak-2015. Destek-Blogger

Blog design-Tasarım-GÜL TASARİM