30 Ocak 2011

Dünya Sevgi üzerine kurulmuş

Bunları yorumsuz olarak paylaşmak istedim. Afet Ergüle teşekkürler bu harika paylaşımı için.

Adriyatik Denizi’nde Hırvatistan’a bağlı Galesnjak Adası. Ada “Sevgililer Günü Adası” olarak da biliniyor…





Avustralya Büyük Set Resifi’ndeki Kalp Mercanı


Türkiye’den Kaçkarlar üzerindeki Abusor Yaylası’ndaki Kaçkarların Kalbi…




Almanya Walchensee’deki bir yarım ada…



Venezuela’daki Orinoco nehrinin üzerindeki kalp şeklindeki adacık…


Hindistan’ın Kerala eyaletindeki Chembra Gölü



Slovakya’daki Tatra dağındaki Ram’in Kalbi…



Fransa’daki Korsika’nın Kalbi




Tibet’teki Zhuo Yong Cuo gölü




Fransız Polinezyası’ndaki Tupai Adası



ABD Florida’daki bir dağda oluşan kalp şeklinde oluşan liken…



Almanya Waltrop’daki bir bahçe…



Almanya’daki bir su toplama havuzu…



Almanya’daki bir tarla…


France Nantes’daki kum adalarının üzerindeki kalp…





Brezilya'daki Vaza-Barris Nehri üzerinde oluşan bir adacık...






28 Ocak 2011

REÇELLİ KALP KURABİYE



Ocak bitti şubat geldiyse bu da o demektir ki Sevgililer gününe sadece 15 gün kaldı. Sevgililer günü bir bahane olsun . Sadece sevgili olanlar değil  bir birini Allah rızası için sevenlerin günü, gizli seven, açık seven, sevdiğini söyleyen, söyleyemeyen, kızını, oğlunu, eşini, annesini , babasını, kardeşlerini seven her kesin günü olsun o gün.
Amerika`da en çok neyi beğeniyorum biliyorumsunuz?
Bir bayram biter bitmez yeni gelecek olan bayrama gereken malzemeler hemen satışa koyulur. Yılbaşı biter bitmez sevgililer gününe ait olan ne varsa çiçekler, kalpli tabaklar, sofralar, özel hazırlanmış çikolatalar  artık satışa koyulmuştu.
Kalbe kalp hastası olan bende bunları her gördüğümde "AYYYYY ne kadar güzel" demekten kendimi alıkoyamıyorum. Gördüğüm kalpleri alıyorum. Evin her yeri kalp kaynıyor neredeyse.

Düşündüklerimi sizinle de paylaşmak istiyorum. Bu 15 gün  içinde ara sıra vaktim oldukça siteye aşk sözleri, aşk şiirleri, sevgililer gününü özel kurabiye, tatlı ve salata çeşitleri eklemek istiyorum. İnşallah tüm bunları yoğun gecen ingilizce kursundan vakit buldukça eklerim her halde.  Sizin de bu günü aid özel düşünceleriniz varsa yorum yazarak paylaşırsanız sevinirim.


İlk olarak kalpli kurabiyeden başlamak istiyorum. Hem görüntüsü hem de tadıyla çok güzel bir kurabiye. Eminim her sitede vardır bu tarif.  Bende de olsun ne olacak.



Malzemeler:

125 gr margarin veya tereyağı
1 çay bardağı şeker
1 yumurta
1 paket vanilya1 paket kabartma tozu
8 yemek kaşığı dolusu un
5-6 yemek kaşığı ince çekilmiş ceviz

Hazırlanması :
Tüm malzemeleri karıştırıyoruz. Unu azar azar ekliyoruz. Hamur çok sert olmamalı ki merdaneyle açarken dağılmasın. Bir az un serpilmiş tezgahın uzerinde hamurdan azacık alarak çok ince olmayacak şekilde açıyoruz. Hamur dağılan hamur olduğu için hamuru oklava  ve ya merdaneyle açarken bir taraftan elinizle de bastırın üstünden. kopmasın açılan kısımlar.
Büyük kalp şekilli kalıpla iki tane kalp kesiyoruz. Bir tanesini olduğu  gibi bırakıyoruz. Bir tanesinin ortasından küçük kalp şekilli kalıpla kesip çıkarıyoruz. Her ikisini de hafif yağlanmış tepsiye koyuyoruz.
Tezgahın üzerinden alıp tepsiye dizerken kopmamasına dikkat edin. Bıçağın uç kısmıyla alın elinizle yavaşça tepsiye yerleştirin.
Geri kalan hamura da aynı işlemi uyguluyoruz. Hamur bittikden sonra kesilen kalpleri önceden ısıtılmış 200 C  fırında sadece 10 dakika pişiriyoruz. Ara sıra bakın yanmasın. Beyaz kalacak şekilde olsun. hazır olan kalpleri fırından alıyoruz  bir kenarda soğumasını bekliyoruz.
ortası kalp şekilli kesilmiş kurabiyelerin üzerine pudra şekeri serpiyoruz.
Daha sonra kalplerden tüm olanı alıyoruz alt kısmına  reçel sürüyoruz. (Çilek reçeli veya böğürtlen reçeli çok güzel oluyor.) Sonra ortası kesilmiş kalp şekilli kurabiyeyi de üstüne koyarak hafif bastırıyoruz. Çok bastırmayın kırılır.
Hazır olan kurabiyeleri  servis tabağına  diziyoruz.


Afiyet olsun!


27 Ocak 2011

MUHALLEBİLİ, KEKLİ AŞURE ( NOAH`S PUDDİNG)



-Evet geçen dersimizde nerede kalmıştık?
- Aşurede kalmıştık hocam...
- Öylemi? Ama ben o konuyu bitirdiğimizi sanmıştım.

Evet daha önce Aşurenin yapıldığı günün hikmetinden  bahsetmiştik. Şimdi de aşureyi aşurelikten nasıl çıkarabiliriz ona bakalım... Dediğim gibi geçen sene son anda vazgeçmiştim aşure yarışmasından. Sebebi de çok kolaydı. Önce nasıl olduğuna bakacak sonra yapmaya karar verecektim. "Kazanamayacağın işe bulaşma, bu eskiden verdiğin deli dolu kararlara benzemesin yoksa çokkkkkk üzülürsün"  demiştim kendime..
Birinciliği kazanan kişinin  aşuresi çok farklıydı geçen sene. Ona aşure demek için dünya şahitliği gerekirdi.
Anlaşılan aşureyi  dininden döndürmüştü arkadaş...
Uzun incelemeden sonra şifreyi cözmüştüm. Seneye benim de aşureyi dininden döndürmem gerekirdi, ama nasıl?
Bu sene yaklaşan aşure yarışmasından teklif gelmeden önce ben tüm  malzemeleri almıştım bile..

Fikrimi arkadaşlarla paylaşırken de " O ne öyle? O aşure olmadı ki" dediler. " Zaten aşure olsun istemiyorum aşurecik olsun istiyorum. Söyle ki en alt kısıma kek, üstünü muhallebi, üstüne gerçek aşure, üstüne krem şanti, fındık ve narla da süsleriz, nasıl ama?"
 " IYYYY o ne biçim aşure. Bunlar ayrı ayrı çok güzel de birlikte nasıl olur?"
"Olur olur bu dünyada neler oluyor neler.....

Pilanı kurmuş, programı yazmıştım. Tabi her zamanki halim yarışmaya teklif geldiği gün ben vazgeçmiştim. Kedinin ağzı ete ulaşınca kokuyor demesi gibi.  Telefonla arayıp katılamayacağımı söyledim ablaya " benim aşure farklı olsun istiyorum sanırım düşündüğümü yapamam vazgeçiyorum" .
Maşallah ablanın öyle ikna edici konuşması var ki, değil yarışmaya bir tencere aşure, orduya yetecek kadar aşure yapasın gelir..
İş başa düşmüştü. Kolları sıvadık..
Komşum Mukaddesin yardımıyla geç saate kadar minnacık kaplara hayal ettiğim mimari eserimi uyguladık
( her düşündüğün eseri bu kadar kolaylıkla yapabilseydik keşke). YAni aşure aşurelikten çıkmıştı. Özünü kaybetmiş aşure hazırdı.


Eşim eve geldiğinde "bak yarın yarışmaya katılacak olan aşureye".
Tepki aynen şöyle " Heeee tabi, ödül verecek başka birini bulamadılar da...".
Sanırım çoğu erkekler böyledir. Destek olmuyorsanız  bari köstek olmayın diyesin geliyor. Lafı uzatmış olacağım ama anlatmadan geçemeyeceğim bu fıkrayı:

—Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!'

Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor.

Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, 'Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.' diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:

—Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonlar'ın araştırma laboratuvarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!'

Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar;

Sonra hostes İngilizler'e yönelmiş:

—Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!'

Bütün İngilizler hevesle atlamışlar.

Sıra Fransızlar'a gelmiş. Hostes:

—Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim. demiş.
Fransızlar:
—Tabii, mersi!' deyip sırayla atlamışlar!
Hostes bu kez Almanlar'a yönelmiş:
—Atlayın aşağı çabuk! diye bağırmış. Alman kafile 'Heil!' diyerek atlamış.
Veee sıra gelmiş Türkler'eee. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş:
—Siz var ya siz... Buradan hayatta atlayamazsınız...


Bizim türk milletine de de bu söz lazım 
. Elmi yaman beni mi yaman göreceksin diyerek bir çok işin üstesinden geliriz.
Eşimde sağ olsun bana her zaman bu yöntemi kullanır. Sinirleniyorum ama bazen işime çok yarıyor. İnat birisiyim, kimse bana yapamıyorsun demesin.  O zaman harika yapıyorum çoğu işi Allahın izniyle.
Bu defada görevini hakkıyla yerine yetirerek bombayı patlattı. Gelde uyu şimdi. Bir  sürü acabalar döndü durdu kafamda. Hani kazanmak önemli değil demek istiyorum, ama nerdeeee nefsim sadece kazanman gerek diyor başka bir şey demiyor. İlk test edenlerim oğluşum ve Mukaddes`cim "sen kesin kazanırsın" demişlerdi de... inanmamıştım.




12:30 da başlayan yarışma 1:30 bitti. Sıra kazananları açıklamaya geldi. Önce tat ve lezzette kazananları açıkladılar. Burada yerim 3.dü . En son tek ödül vardı "Çok yaratıcı! ödülü onunda sahibi şükürler olsun bendim. 




Her oyundan sonra özellikle de futbolcular kazandıkları zaman kullandığı  monoton sözleri vardır: Kazanacağımız biliyorduk, çok çalışmıştık, hakkımızdı...
Kazanmayınca da şöyle derler:
Önemli olan kazanmak değildi. Biz gerektiği kadar çalışmıştık. Rakibimiz güçlüydü. Sakat olan, cezalı oyuncular vardı. Başka sefere... derler

Bu monoton sözlerden farklı olarak ben şunu söylüyorum:

"Koçama inat olsun diye kazanmam lazımdı. Çok çalışmamıştım ama çok düşünmüştüm. Çok dua etmiştim.  Son anda vazgeçmiştim kazanamam demiştim ama kazanmıştım hayret. Başka sefere kazanır mıyım bilmiyorum"

Yarışmaya eşim ve oğlum  kendi okullarında  düzenlenen  yarışmadan dolayı katılamamışlardı. Cep telefonunu icat edenden Allah razı olsun. Yoksa şok haberi nasıl ulaştırırdım adama.
Eşim arayarak  "Nasıl oldu" dedi. 
"Nasıl olsun adamlar seni dinlememiş Yaratıcılık ödülünü bana vermeye karar vermişler". dedim. "Yaratıcılık mı? O da ne"
"Yaratıcılığı sen bilmezsin. Yok sende öyle mimari düşünceler. "  diye espri yaptım.
  Akşam eve gelince kazandığım için alınan kocaman çiçeği görünce " Her halde bizimki bu yaştan sonra mimar olmaya karar verdi" dedim.....





Sevindirici olan o gün oğluşum da  kendi okulundaki yarışmada, yaptığı projeden 4.lük ödülü almasıydı.


Espri bir tarafa insan yaptığı küçük şeylerde mutluluk arıyor. Değil kazandın, kazanmadın.  Rabbinin katında, gönüllerde kazanırsan asıl kazanmak odur. Bizim aşure macerası da böyle bitdi. 

Şimdi de tarifini yazalım. Bu tarif bana özel mi bilmiyorum. Araştırmalarıma göre böyle bir yemek ne yapılmış, ne görülmüş, ne de duyulmuş . Sanırım en azından haberi gelinceye kadar bu benim Mimari eserim  diye bilirim. 


Malzemeler:



Kek için:
  • 3 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı süt
  • yarım su bardağı sıvı yağ
  • 2,5 su bardağı un
  • 1 paket vanilya
  • 1 paket kabartma tozu


Muhallebisi için:
  • 3 su bardağı süt
  • 4 yemek kaşığı şeker
  • 3 yemek kaşığı un
  • 1 paket vanilya
  • 50 gr tereyağı

Üzerine: 
  • 1 kutu krem şantı
  • yarım su bardağı süt
  • İri kırılmış fındık
  • Bir azacık tarçın.


 Hazırlanması:

Aşureyi içindeki malzemelerin tatları bir birine iyice  karışsın diye bir gün önceden hazırlıyoruz. Keki hazırlamak için önce yumurtaları şekerle çırpıyoruz. Sonra sütü, yağı, vanilyayı  ekleyip bir az daha çırpıyoruz.  Unu ve kabartma tozunu da ilave ediyoruz. Bir az mikserle bir azda tahta kaşıkla karıştırıyoruz. Yumurta köpükleri fazla inmesin diye.  Yağlanmış kalıba döküyoruz. 200 C fırında kapağını açmadan yaklaşık 40 dakika pişiriyoruz.
Kek hazır olduktan ve soğuduktan sonra muhallebiyi hazırlıyoruz.  Muhallebiyi hafif ılık dökmek lazım keklerin üzerine.Sonra zor oluyor.
Muhallebi için gereken malzemeleri tereyağı hariç hepsini karıştırıyoruz. Ocakta bir az katılaşana kadar pişiriyoruz. Yağı ekliyoruz. Göz göz olup kaynamaya başladıktan 2 dakika sonra ocaktan alıyoruz. Kenarda 5 dakika sürekli mikser yardımıyla çırpıyoruz.

Servis yapacağımız kapların alt kısmına kekten parçalar kesip yerleştiriyoruz. Ben dondurma kaplarını kullandım zemini yuvarlak olduğu için kekten orta boy su bardağının ağız kısmıyla yuvarlak hisseler kestim. Onu dondurma kabının zeminine yerleştirdim. kekin üzerine 2 yemek kaşığı muhallebi ekledim.



Her tarafına yaydım. Bir az beklettim. Daha sonra aşurenin koyu hissesinden alarak  kabı dolduracak kadar ekledim. Krem santiyi  yarım bardak sütle çırptım, sıkma torbasına koydum  aşurenin üzerine gül deseni yaptım. Ortaya bir adet ahududu.  Kenarlarına da yaprak şekili vermek için kesilmiş ahududu koydum. Geri kalan kısıma iri kırılmış fındıkları tarçınla karıştırarak ekledim.
 Hazır olan kekli muhallebili  aşureyi buzdolabına koydum. Yarım saat sonra servise hazırdı.

Afiyet olsun!





16 Ocak 2011

GIDIYORUM; İNGİLİZCE VE TÜRKCE ÖĞRENMEYE




Paylaşmak güzeldir. Düşündüklerini, başarılarını, elinden gelebilecek tüm yeteneklerini sevdiklerinle paylaşmak istiyorsun. Bunları yaparken bazen bilmeden, farkına varmadan hata ediyor, yanlış yapıyor, kalp kırıyorsun üzülüyorsun. Aslında bunların olmaması için her inçeliğe dikkat etmiştin. Hatasız kul olmaz demişler.


Bu blogu 2007 de senesinde duygu, düşünce ve yapabildiklerimi yazmak, gün olurda zamanı geldiğinde ah eski günler diyerek bakabileceğim hatıra defteri misalinde olsun istemiştim. Şükürler olsun ki, iyi kotu bu zamana kadar getire bildim. İnşallah bundan sonrada en güzel bir şekilde devam etmek istiyorum. Ama bir az ara versem iyi olur diye düşündüm. Nedense yazarken hatalarını görmüyorsun. Fark ediyorsun sonra diyerek erteliyorsun. Sağ olsun duyarlı insanlar uyarınca  doğru bu hatalarımı düzeltme zamanı geldi diyerek blogun yazılarına ara veriyorsun.

Bu kararı gecen yazdığım Muzlu Pasta tarifine Hülya Çavdar tarafından yazılan yorumdan sonra verdim. Arkadaş beni nazikçe ve kendisine yakışır şekilde söyle uyardı:

tariföğretmeden önce en kendi dilini öğren.
noktalama işaretlerini yanlış kullanıyorsun
en iyisi hiç kullanma bari fark edilmesin.
(beyendendim değil beğendim)diye yazılır...
bilmiyorsan öğreneceksin,yoksa yazmayacaksın...
hülya çavdar

Bende kendime yakışır şekilde cevap hakkımı şöyle kullandım:

Mutfak dili dedi ki...Hülya hanım teşekkür ederim nazik uyarınız için. Saytın başlığında yazdığım gibi bu dili birlikte öğrenelim diyorum tarif öğretmiyorum. Sizin gibi dilini seven duyarlı insanlar sayesinde de inşallah hatalarımı en kısa zamanda telafi etmeye çalışacağım.
Aslında benim dilim türk dili değil. Ben azerbaycanlıyım ve dilimde azeri türkçesi. Yani yazılışıyla , okunuşuyla, hatta telaffuzu bile türkçeden çok farklı olan bir dile sahibim. Türkçeyi çok sevdiğim için öğrenmeye çalıştım. Demek ancak bu kadar yapabiliyorum.
Daha dikkatli olmaya çalışırım bundan sonra.
Birlikte öğrenelim demiştim. İsterseniz sizin yazdıklarınızda bir göz atalım.
1. Yazı başlarken büyük harfle yazılır.
2. Noktadan sonra yine büyük harf kullanılır.
3. Sizde benim gibi yapın. Ufak tefek hatalarla da olsa kendinize site açacak kadar azeri türkçesini öğrenmeye çalışın.
Sevgilerle...


 Bir azacık kırıldım, üzüldüm. Sonrada düşündüm ki, her kes kendi seviyesine göre yorum yapıyor üzülmeye değmez. Keşke arkadaş beni bir azacık tanıdıktan, daha önceki yazılardan benim kim olduğumu öğrendikten sonra kırmadan, üzmeden güzel cümlelerle uyarsaydı. Hayırlısı her şeyde vardır bir hikmet.



Amerika ya geldiğim bir buçuk sene oldu. Geldiğim zaman ingilizcem sıfır derecesindeydi. Bir çok sebepten dolayı  iyi bir kursa gitme fırsatım olmadı. Çok istediğim kursu da kazanamayınca kendimi oyalayacak bir çok kurs buldum. Azda olsa dili geliştirdim. Şükürler olsun ki, gecen ay daha önce sınavına girerek 33 puanla geçemediğim  ACC (Austin Community College) kursundan  bu defa 73 alarak sınırı geçtim.

Haftaya salı günü başlayacak olan kurstan nasıl vakit bulur da siteyle uğraşırım diye kara kara düşünürken bu yorumla karşılaştım. Her şeyde hayır vardır demek doğru. Bu zaman en iyi zaman dedim kendi kendime. İngilizceyle birlikte türkçeye de çalışır eksik yönlerini tamamlarım.
  Gerçi ben kendi dilimde bile yazarken çok hata yapıyorum.  Çünkü ben hiç bir zaman düşündüklerimi yazamıyorum. Konuşmayı çok seviyorum ama yazmak denilince kaç kere düşünüyorum.
Okulda okurken okulun tüm programlarında en güzel şiir söylemede, program sunuculuğunda tüm ödülleri alırken, dil dersinde imladan hiç iyi puan alamazdım. Öğretmenim "kızım sen hangi dilde konuşuyorsun?" derdi bende azerice hocam derdim.
"İyide buradaki  azericeyi ben tanımıyorum derdi. Harfler ya bir yerlere kaybolmuş, ya da sen onları yutmuşsun"  derdi hoca.
Dedim ya konuşmayı çok seviyorum. Ne yazık ki vazgeçemediğim  huyum her detayı en inçe ayrıntısına kadar anlatmak.  Her kesle konuşurken söylediklerimin arkasından akıllarında en ufak acaba kalmasın diye,  her konuyu en ince ayrıntısına kadar açıklıyorum. Anlatmam gerek mi değil mi önemli değil. Rüyamı bile paylaşıyorum her kesle samimice.
Bu konuyla ilgili olarak da bu kadar yazı yazdım . Ne düşündüğümü, neden ara vermek istediğimi yeteri kadar açıklamak istedim. Sadece bir müddet yazmaya bilirdim. 
Yeniden dönerken de işlerim vardı diye yazardım. Maalesef ben böyle deyilim. 
Bu yazıyı okuyarak " Aman sanki olmasan ne olur" deyenler kadar " En kısa zamanda yine dönersin deyenleri de " şimdiden duyuyor gibiyim.
Bende en kısa zamanda dönmek istiyorum. Çünkü burası benim küçük dünyam. Ve bu küçük dünyada cana yakın bir çok arkadaşla tanıştım. Onları kaybetmek istemem. Hem bu kadar kolay pes eden biri  de değilim. Zor olanı seviyorum ve kazanmak için de elimden geleni yapmak istiyorum. Zaten kolayı deyil, zoru başarmak olaydır. 
 Çok çalışmam lazım çooookkkkk....



Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur. (atasözü)

En kısa zamanda görüşmek üzere. Sevgilerle...

14 Ocak 2011

MUZLU PASTA



8 yıl önce bu tarifi Kanal D`deki yemek programından almıştım. Tarif elmalı cevizli kekti.  Zaten tarifleri hemen denemek  en güzel alışkanlığım. Yaptım çok beğendim, gelen her misafire de beğendirince aklımın tarif defterine ismini birinci olarak yazdırmayı başardı bu kek. Ama tarif defterde yazıldığı gibi kalmadı. Kek o gün bu gündür yerini bazen  yaş pastaya, sade keke, meyveli pastaya, cevizli, bademli keke verdi.
Koltuk sevdası çok kuvvetlidir. Kolay kolay paylaşılmaz. Bu kek pek uslu.  Defterde yeri birinci olsa da sahibi gibi paylaşmayı, yerini her kese vermeyi sevdiği için,  gerçek sabır kahramanı olduğu için sesini çıkarmıyor. Bir gün mutlaka olacak diyor.
 Canım kekim seni çok seviyorum.  Biliyorum seni çok ihmal ettim. Artık kahramanlığını, nelere kadir olduğunu basına ve medyaya açıklama zamanı geldi sanırım. Senin o müthiş tarifini yazıyorum. Bak beklediğin gün geldi işte . Bir gün mutlaka olacak demiştin ya oldu  içte. Sabırla beklediğin için ödülünü  sen sahibinden önce aldın.

Uzun tarihçenin ardından size benim beynimin tarif defterindeki  birinci, en kolay ve çok avantajlı tarifi size de yazmak istedim. Kolay ve pandispanyadan farklı olarak  fırının kapağını açsanızda kabarması inmeyen harika bir tarif. Bu yüzden ben bu tarifi sık sık yapıyorum  size de deneyin pişman olmazsınız  diyorum. Yalınız şunu söyleyeyim. Bu tarifi kek olarak kullanırken yarım limonun suyunu ve 1,5 yemek kaşığı eksik un kullanmak gerek. İnşallah kek olarak yaparken tarifi tekrar yazarım. Kek listesinden bulursunuz.

Malzemeler:

3 yumurta
6 yemek kaşığı  şeker
150 gr margarin ve ya tereyağı
3 yemek kaşığı süt
1,5 yemek kaşığı limon suyu
7,5 yemek kaşığı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya

Kreması için:
1. İster  

1 kutu krem şanti
1 su bardağı soğuk süt

2.İster
3 su bardağı süt
3 yemek kaşığı şeker
2 yemek kaşığı un
50 gr tereyağı
1,5 yemek kaşığı mısır nişastası



Hazırlanması:

Oda sıcaklığında yumuşamış olan margarin ve  ya tereyağını şekerle birlikte  mikser yardımıyla iyice  çırpıyoruz. Sonra yumurtaları teker teker kırıyoruz ve yeniden çırpıyoruz. Süt, limon suyu, vanilyayı ekliyoruz. Karıştırıyoruz ve karışıma unu ve kabartma tozunu da ekleyerek yeniden bir daha çırpıyoruz. Margarin ve ya tereyağıyla yağlanmış kek kabına karışımı döküyoruz. Karışım koyu krema kıvamında olduğu için kalıbın her tarafına eşit şekilde yaymak lazım. Kaşık yardımıyla karışımı  eşit yayıyoruz.

Fırına koyuyoruz ve 350 F ( 250 derecede) hafif kızarana kadar-kibrit çubuğuyla kontrol edin  kek hamur gibi değilse pişmiş demektir . Fırından çıkarabilirsiniz. Çıkardıktan sonra kendi kabında soğumasını bekleyin. Soğuyan keki kalıptan çıkarın 2 hisseye ayırın. Kekin ortasında yüksek olan yerleri hafif ovalayarak çıkarın ve kekin yanlarından  sert kısımları  da bıçakla kesin. Bu ovalayarak aldığımız ve kenarlarından çıkardığımız kısımları elimizle ufalıyoruz. Bunu kekin üst ve yan kısımlarını süslemek için kullanacağız.



Arasına yukarıda yazdığım gibi ister krem şanti karışımı isterseniz krema hazırlayıp sürün.

1 paket Krem santiyi bir su bardağı soğuk sütü mikserle iyice çırpın. Mikserin teline yapışacak ve zorla dökülecek kıvamda olunca hazır demektir.
2. Tüm muhallebi malzemesini karıştırın ocakta sürekli karıştırarak pişirin. Muhallebi göz göz olup kaynamaya başlayınca tereyağını ilave edin, biraz daha karıştırın. Ocaktan alın ve mikserle yaklaşık 5 dakika çırpın.

Soğumasını bekleyin. Soğuduktan sonra kekin arasına  sürmeden önce bir daha mikserle çırpın muhallebiyi. Sonra kekin alt kısmına sürün, muzları dizin ve kekin  öbür tarafını da, üzerine krema sürülen alt kısmın üzerine yerleştirin .Kalan kremayı da  kekin üst kısmına ve yanlarına sürün. Kekin ortasından, yanlarından çıkararak ufaladığımız toz halindeki karışımdan bir kısmını üzerine, geri kalan kısmını da elimizle yanlarına yapıştırmaya çalışalım. Yalnız ben  bu işlemi üzerini krem şantiyle süsledikten sonra yaptım. Toz karışımını boş kalan yerlere ekledim. Yan kısmına da geri kalan tozları yapıştırdım.
Buzdolabında 1 saat bekletin sonra dilimleyerek servis yapın.


Afiyet olsun !

11 Ocak 2011

UN KURABİYESİ

  


Malzemeler:
  • 150 gr margarin ve ya tereyağı
  • yarım su bardağı sıvı yağ
  • 3 yemek kaşığı pudra şekeri
  • 3 yemek kaşığı mısır nişasta
  • yarım su bardağından az çekilmiş ceviz ( olmasa da olur)
  • 3 su bardağı un
  • 1 çay kaşığı vanilya

Üzeri için:
  • pudra şekeri 


Hazırlanması:

Oda sıcaklığında yumuşamış margarine pudra şekeri ve sıvı yağı ekleyerek karıştırıyoruz. Pudra şekeri iyice yağa karışması lazım. Daha sonra mısır nişastası, cevizi, vanilyayı da ekleyerek bir az daha elimizle karıştırıyoruz. Karışıma unu yavaş yavaş ekleyerek ele yapışmayan yumuşak hamur elde ediyoruz. Un az gelirse bir az daha ekliyoruz.



Hamurdan iki şekilde kurabiyeler hazırlaya bilirsiniz.

 NOT: Aslında bu hamura bir çok şekil verilerek kurabiye yapılır. Ama klasik un kurabiye şekili böyle sanırım.

1.Hamurdan küçük parçalar (tahmini iki ceviz büyüklüğünde) alarak yuvarlıyoruz. Yuvarlak hamurun üzerinden çatalla hafif bastırıyoruz. Şekil vermek için.
2. Hamurdan büyük parça alıyoruz (tahmini büyük boy elma kadar) rulo şeklinde yuvarlıyoruz.  Yani oklava gibi uzun yapıyoruz. Bıçakla yan yan baklava dilimleri gibi kesiyoruz. Bunların üzerine de çatalla bastırarak şekil veriyoruz.


Hazır olan kurabiyeleri yağlanmış tepsiye dizerek önceden ısıtılmış 170 C fırında yaklaşık 15 dakika pişiriyoruz. Hamurun içinde yumurta ve ya pişmesi zaman alacak katkı olmadığı için çabuk pişiyor. O yüzden kurabiyeleri fırına koyduktan 7-8 dakika sonra bakın altları yanmasın. Üzerleri kızarmasın. 15 dakika sonra fırından çıkarın. Bu daha beyaz olmamış diye düşünmeyin bu kurabiyenin beyaz olması lazım. Fırından çıkan kurabiyelerin üzerine pudra şekeri serpin . Pudra şekerini elek ve ya tel çay süzgecine dökün. Kurabiyelerin üzerinde gezdirerek her taraflarına pudra şekerinin bulanmasına dikkat edin.

Afiyet olsun

9 Ocak 2011

ETLİ NOHUTLU MANTI





Malzemeler:

 500 gr kuşbaşı daha eti
1 su bardağı nohut
1 çorba kasesi mantı
1 adet orta boy soğan
4 yemek kaşığı sıvı yag
1 yemek kaşığı domates salçanı
yarım yemek kaşığı acı biber salçası


2 litre su,
tuz, karabiber,

Mantı hamuru için:

3 su bardağı un
2 yumurta
1 çay kaşığı tuz
3/4 su bardağı su



Hazırlanması:

 1. Bir gece önceden 1 su bardağı nohudu suda ıslatın. Sabah tencerede yeni su ekleyerek yumuşayıncaya dek pişirin. 

  2. Mantıyı hazırlıyoruz. Mantı hamuru için gerekli olan malzemeleri yani un, yumurta, su ve tuzu ilave ederek hamur hazırlıyoruz. Hamuru 2 yere bölüyoruz. Birinci yufkadan çok ince olmayacak şekilde yufka açıyoruz.  Açtığımız yufkayı  önce uzununa sonra enine küçük kareler halinde kesiyoruz. İçine et koymadan mantı şeklinde büküyoruz.
Bükülen mantıları un serpilmiş tepsiye diziyoruz. İster oda sıcaklığında kurutun isterseniz fırında 150 derecede 10 dakika hafif kurutun. içinde et olmadığı için dışarıda  kurumasında sakınca yoktur.
Geri kalan hamuru da yine aynı şekilde yapıyoruz. Mantılar hazır.
3. Eti yıkıyoruz. Tencereye sıvı yağı ekliyoruz. Soğanı küçük küçük doğruyoruz. Yağda hafif çeviriyoruz. Yıkanmış eti ekleyip karıştırıyoruz.  Ateşi kısıyoruz ve et kendi suyunu salıp iyice pişene kadar bekliyoruz.





Hazır olan ete  salçaları ekliyoruz azacık kavuruyoruz ve 2 litre su ilave ederek kaynatıyoruz. Kaynayan suya önce nohutları 5 dakika sonrada 1 kase mantıyı ilave ediyoruz. Mantılar pişene kadar kısık ateşte kaynayan yemeye tuz ( mantının hamuruna da tuz ekledik o yüzden tuzu kontrollü ekleyin) karabiber ekliyoruz.Mantını piştiğini kontrol edin. Yumuşamışsa artık hazır demektir.

Suyu azalırsa kaynar ılık su ilave edebilirsiniz.

Servis etmeden önce ince doğranmış maydanozla süsleyebilirsiniz.

Afiyet olsun!

7 Ocak 2011

MANTAR SALATASI






Malzemeler:
500 gr  mantar
2 adet domates
2 adet havuç
 4-5 demet maydanoz
2 yemek kaşığı limon suyu
2 yemek kaşığı sıvı yag
tuz, karabiber
 

Hazırlanması: 

Mantarlar yıkanır kaynar suda yumuşayıncaya kadar  makarna gibi haşlanır.(Bu sürücü beklemek istemeyenler konserve mantar kullana bilirler). Haşlanan mantarların suyu süzülür. Domates küp küp doğranır. Havuçlar rendelenir. Maydanoz ince ince kıyılır. Tüm malzemeler bir birine karıştırılır.
Tuz, karabiber, limon suyu, sıvı yağ eklenir. Salata harmanlanır ve servis tabağına dökerek servis edilir.

Afiyet olsun!

6 Ocak 2011

DÜŞBERE VE YA MANTI ÇORBASI ( Azerbaycan Mutfagi)






Azeri dilinde Düşbere denilen bu çorbanın Türk mutfağında ismi Mantı çorbası.  Benim için kışın soğuk günlerinde bu çorbanın yemek  üstüne başka yemek arama. Zaten Azerbaycan mutfağı Türk mutfağından farklı. Yemeklerin bazıları benzese de içine katılan baharatlar her zaman farklıdır.
Azerbaycan da öğlen ve akşam yemekleri sadece bir çeşit olur. Mesela sadece mantı çorbası öğlen ve ya akşam  yemeyi olarak yeniliyor. Patates kızartması ve ya çorbası, lahana, yaprak dolması ve s... bunlar hepsi tek başına yemek saatinde yenilir. Bunların yanına ilave olarak çorba  ve ya pilav kesinlikle yapılmaz. Ben yapılmaz diyorum, ama tabi yapmak isteyene de dur demiyoruz. İster yapar ister yapmaz.


 Türk mutfağında pilav her yemeyin yanında  olmazsa olmazdır. Azerbaycan mutfağında her yemeyin yanında pilav varsa demek o evin hanımı bulunmaz hint kumaşıdır . O hanımın kıymetini kocası çok iyi bilmeli  Çünkü Azeri pilavı uzun ve zahmetli yapıldığı için sadece özel günlerde yapılır. Bayram, doğum günü, cenaze ve düğünlerde. Gecen bizim arkadaşlara pilavın hazırlanması aşamasını anlattım. Dinlemeye bile tahammül edemediler " EEE ne zaman hazır olacak bu pilav dediler".
Bende merak etmeyin ben size en kısa zamanda yaparım. Yani Azerbaycan pilavını 14 senelik  evliliğimin boyunca 4 defa yapmış olacağım. Bu vesileyle siteye de eklerim dedim. Bakalım ne zaman o cesareti kendimde bulacağım.))) Nerede kız kardeşim, nerede annem yapsalar da yesem.

Nereden nereye geldim. Konu çorbayla başladı pilavla sonuçlandı.
Evet gelelim kuru fasulyenin  faydalarına derler ya bende geleyim bizim Düşberenin yapılış kaydalarına.
Düşberenin bükme şekli mantıdan farklı. Bunu resimlerde daha detaylı görürsünüz. Yapılışı aynı. Bir fark var. Çorbaya kesinlikle erik kurusu ve safran katılır. Erik kurusu ve safran olmazsa bu çorba olmaz derim.
Erik kurusu mu? Safran mı? Evet ekşi erik kurusu ve safran. Çorbanın tadında ekşilik yapıyor ve inanılmaz tat ortaya çıkıyor erik kurusuyla. Safranda çok güzel koku veriyor.  Erik kurusu ve safran  azerbaycan mutfağında bir çok yemeklerde kullanılıyor.


Deneyin farkı göreceksiniz. Safran yerine salça da kullana bilirsiniz ama erik kurusunu ihmal edemezsiniz.




 Malzemeler:
1 yemek kasesi düşbere ( yani mantı)
1 adet küçük boy soğan
1 yemek kaşığı salca ve ya yarım çay safran ( çok dolu olmasın)
5-6 adet erik kurusu
tuz. karabiber, kuru nane
1 yemek kaşık tere yağı, 2 yemek kaşığı sıvı yağ
2,5 litre su

Hazırlanması:
Soğanı rendeliyoruz ve ya çok ince ve küçük şekilde doğruyoruz. Yağda iyice kavuruyoruz. Safranı ekleyip bir az daha kavuruyoruz. 2,5 litre suyu ilave ederek kaynatıyoruz. Yaklaşık 10 dakika kaynayan suya önce erik kurusu 5 dakika sonra da düşbereleri (mantıları) ekliyoruz.





Düşbereler iyice pişene kadar ve su hafif koyulaşana kadar kısık ateşte çorbayı kaynatıyoruz. Altını kapatmadan 5 dakika  önce tuz karabiberi ekliyoruz. Altını kapattıktan sonra üzerine nane serpiyoruz.
Çorba servise hazır.
Afiyet olsun !


✿Mutfak Dili ✿ © Ocak-2015. Destek-Blogger

Blog design-Tasarım-GÜL TASARİM