30 Eylül 2011

PORTAKALLI, BADEMLİ ŞEKERPARE



Geldimmmm...

Benim gibi konuşkan birisi için 8 gün blogdan uzak kalmak resmen ayıp. 
Yok ayıp değil hayret....
Hemde kocaman...))

 Çok Yoğunum çünkü dersim var..)))
Çok  Yorgunum çünkü geçe uyumayıp ders çalışıyorum..
Ama buradayım çünkü benim sırtımı yere getirmeyen arkadaşlarım var..
Gelecekte " Annem ne yapmış" diye merak edecek olan kızım ve damadım için, oğlum ve gelinim için yazacak çok tarifim, anlatacak çok düşüncelerim, kaygılarım, sözlerim var..
Bir sürü varım var..))

Evet iyi ki blogum var her türlü yorgunlukta ilaç gibi geliyor bana burası.
Hele de yorumlar..
Zaten bundan sonra  da sırtım yere gelmez..))
Peynirli Büzme Börek için yazılan o güzel Yorumları  okuyunca dedim ki evet bir yıkanın varsa, bin tane de  kaldıranım var canım benim üzülme. 
O güzel yorumlardan sonra galip benim artık...
Herkese çok teşekkür ediyorum. Sağ olun var olun!

Bu güzel yorumların üstüne harika bir tatlı fena fikir değil şimdi demi..

Bu tatlıyı ilk önce yorum yazıp beni mutlu eden arkadaşlara, sonra tüm Mutfak Dili izleyenlerine sunuyorum.

Kolay olduğu kadar şerbetini çekme konusunda da hiç bir tereddüt yaşanmayan bir tatlı.

Ayşe Tüter tarifiydi bir zamanlar çok yaptığım. Eline sağlık diyorum.!







Malzemeler:

  • 250 gr tereyağı ( oda sıcaklığında yumuşamış)
  • 4 yemek kaşığı toz şeker
  • 2 yumurta 
  • 5 yemek kaşığı irmik
  • 3 yemek kaşığı portakal kabuğu rendesi
  • 3 yemek kaşığı portakal suyu
  • 1 paket kabartma tozu
  • Aldığı kadar un ( gevrek, ovulan  kurabiye kıvamında oluncaya kadar un eklenir)

Şerbeti için:

  • 3 bardak su
  • 3 bardak şeker


 Üzerine:
  • Badem
  • Yumurta sarısı ( Akı hamur için kullanılacak)

Hazırlanması:

  • Şeker ve su kaynatılır, soğuması için bir kenara koyulur .
  •  Portakal kabuğu rendelenir 3 yemek kaşığı kadar.

  • 1 adet tüm yumurta, 1 tanesinin de sadece beyazı ( çünkü sarısı üzerine sürmek için gerekecek ayırmak gerek)  oda sıcaklığında yumuşamış tereyağı, şeker, irmik, portakal suyu, portakal rendesi birlikte hamur yoğurma kabında  karıştırılır.
  • Kabartma tozu eklenir.
  •  Sonra un yavaş yavaş eklenir, orta yumuşaklıkta hamur yoğrulur. ( Hamur un kurabiyesinde olduğu gibi olacak)
  • Hamurdan cevizden büyük toplar yapılır ve yağlanmış tepsiye dizilir.
  • Üzerine yumurta sarısı sürülür ve bir adet badem konulur. Bademlerin üzerinden bastırın ki hamur kabarınca çıkmasın ve şerbet dökünce de kayıp düşmesin.

  • 200 C ( fırın ayarı F olan arkadaşlar için bu ayar 370 dir) kızarana kadar pişirilir.
  • Fırından çıkarılan şekerparelere sıcakken soğutulmuş şeker eklenir.  Yemek kaşığı yardımıyla teker teker hepsinin üstünden gezdirilerek dökülür şerbet.

  • Fırının ısısı kapatılır, şekerlenmiş şekerpareler tekrar fırına koyulur.  Fırının içinde kalan sıcaklıkta şekerpareler şekeri iyice çekiyor.
  • Soğuduktan sonra Afiyetle yenilir ve servis yapılır.

Afiyet olsun !

22 Eylül 2011

PEYNİRLİ BÜZME BÖREK



Sitelerde ne zamandır bir börek yapımı var maşallah harala gürele. Türkiye den tarif yayımlayan arkadaşlar yurt dışının taze yufkaya hasret, krem şantiye, vanilyayı, gündüz vakti bile mumla arayan gurbetçilere inat olsun diye taze yufkadan alıyorlar marketten, bakkaldan, özel yufkacıdan yapıyorlar mis gibi taze taze börekleri resimleyip koyuyorlar sitelere. Bizde bakıyoruz hayran hayran.

Yok bakmıyoruz hayran hayran..))
Biz ne yapıyoruz mutfakta çareler bitmez diyoruz, gidiyoruz türk mallarının satıldığı hindistanlıların marketine. Yürüyoruz gururla çöreklik, böreklik yufkaların olduğu bölüme, alıyoruz şoklanmış Ömür marka HandmadePastry Leaves Jufkayı, geliyoruz eve, kolları sıvıyoruz ve yapıyoruz bir börek.
Eh ne yapalım fakirin olanından..)))
Nereden bulalım şimdi köşe bakkalını öğlen öğlen..))



Böreği  yapıp, akşama eve yorgun gelen eşe çayla ikram edip ellerine sağlık cevabı beklerken.......
Hazır olun cevabı yazıyorum...
Bir dakika cevabı nasıl isterseniz orta şiddete mi, düşük ayarda mı, yoksa en en yüksek fay hattından mı?
Sıkı durun görülmedik ayarda geliyor cevap..)))
" Bu börek yanmışşşşşşş!
" A aaa  yok ya yanmamış, sadece fazla kızarmış"
" Bas baya yanmış"
" Yanmamış canım"
"Yanmış"
"Yanmamış"


 Ha bu arada biz papatya yapraklarını Yanmış, Yanmamış diye çeke duralım siz bir koşu böreği yapıp gelin. Skoru merak ediyorsanız söyleyeyim papatyanın  yaprağı " Bas baya yanmış" da bitti.

Bende bilmiyorum niye ama ne hikmetse bu papatya yaprakları 15 senedir  hep " Yanmışın" tarafında..))
Kıl payı kurtarırken sanki bir yaprak daha ürüyor papatyanın bir yerlerinden..))
Sanırım son yaprağın adı  fedakarlıktır...
O yüzden fedakar fedakar üreyebiliyor..


bir ara fırsat bulursanız resimleri inceleyin bakın bakalım bu börek yanmış mı yanmamış mı.
Belki sizin papatya yaprakları bizim papatyadan farkı olarak son yaprakta " Ne önemi var canım, eline saglık"  sözünü söyleyerek biter.
 


Not: Amerika da yaşayan arkadaşlar yukarıda bahsettiğim gibi burada hazır yufka bulmak zor. Ya evde elde açmamız gerek yufkaları, yada türk markası olan yufkaları kullanmamız gerek.
Yalnız pakette olan yufkalar uzun süre kaldığı için yufkaları açarken dağılıyor, tüm şekilde açılmıyor. Bunu endişe etmeye gerek yok. Kopmuş yaprakları üs üste koyarak aynı işlemi yapabiliriz.Resimde olduğu gibi.
Fırın derecesi de 350 F olacak.


Malzemeler: 

  • 3 adet yufka (azerbaycan da yaşayan arkadaşlar bu adresteki Tarifte kullandığım yufkayı kullanabilirler)
  • beyaz peynir

Yufkalara sürmek için;

  • 1/2 bardak süt
  • 7-8 yemek kaşığı sıvı yağ
  • 4 yemek kaşığı yoğurt
  • 1 adet yumurta
  • tuz



Hazırlanması:

  • Yufkaya sürmek için gereken malzemeler birlikte karıştırılır. 
  • Yufkalar ikiye bölünür. 
  • Birinci yaprağı tezgaha seriyoruz üzerine karıştırdığımız sıvı gibi karışımdan sürüyoruz elimizle.
  • Beyaz peynir  serpiyoruz her tarafına.
  • Sonra yufkanın kenarlarından tutup büzüyoruz. Bu büzme işlemi şuna benziyor sanki perdenin etekleri çok uzun sizde yukarıya doğru büzüyorsunuz. 
  • Büzdüğümüz yufkaları  yağlanmış tepsiye yerleştiriyoruz. 
  • Bir yarım yufka saklıyoruz geri kalan yufkalara aynı işlemi yapıyoruz.
  • İşlem bitince geri kalan yarım yufkayı elinizle bölüyoruz tepsideki yufkaların üzerine yerleştiriyoruz. Kalan sıvı harcı da yufkaların üzerine döküyoruz, çörek otu serpiyoruz ve 250 C fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. 
  • Unutmayın kızarana kadar, yanana kadar değil. Dikkat edin yanmasın sonra sizde benim gibi papatya yaprakları sayarsınız..))


Afiyet olsun!

16 Eylül 2011

ETLİ LAHANA DOLMASI, ƏTLİ KƏLƏM DOLMASI azerbaycan mutfağı




Memleketi özledim mi ? Özledim....
Bundan tam bir yıl önce bu günkü gün köyde, lezzetleri lezzet üstüne yemekler önümde, özlediklerim etrafımda yani benim adım şımarık ve Mutluluktu.
Asıl çocuklar! Nasıl özlemişlerdi bahçeyi, dışarıda oynamayı, yemekleri.

Kızım annemin dovga çorbasına oğlum annemin, teyzelerimin yaptığı lahana dolmasına bayılır. Bazen evde dovga çorbasını ( yayla çorbası) yapıyorum, kızım okuldan geldiğinde eve girerken kokuyu his edince
" Ay.. anne ninemin yaptığı çorbadan mı yaptın? Çok teşekkür ederim."
O tadı her zaman bulmak zor elbet, en azından çocuklar unutmasın diye yapıyorum kıvamı annemin yaptığına benzemese de..
Bu arada oğlumun sevdiklerini de yapıyorum. LAHANA Dolması mesela.
Anne, oğul bayılırız bu yemeye. Üzerine katı yoğurt da dökünce..... Harika oluyor...


Hep çocuklar seçicidir derler. Bunu kızım için söylerim ama ben oglum için bu lafı hiç söylemedim ve bu tarifi yazmayı düşündüğümden  bu yana hep aklımda bu konu.


Bu güne kadar düşünemedim bu konuyu. Oğluşumun bir iki yemek hariç, yemediği yemek yokmuş...)))
Çocuklar sevmez patlıcan, lahana, fasulye, yaprak dolması, yoğurt.... Canım oğluşum bunların hepsini çok seviyor.
Patlıcan kavurmaya, İmambayıldıya, Fasulye kavurması, sulu fasulye, lahana dolması, yaprak sarması, biber dolması, etli domates dolması.....hepsini ve annesi kılıklı hepsinin üzerine de yoğurt dökerek yer.. Ay aklıma bile gelemeyecek yemekler var onun sevdiği...

Canım benim ben sana haksızlık mı ettim bu güne kadar?...))))

( " Oğluşum şimdi site sana meraklı gelmiyor ama eminim yıllar sonra, inşallah Üniversite yıllarında annem neler yapmıştı, onun yemeklerini çok özledim der, merak eder siteyi ziyaret edecek olursan bu notumu oku " yemek seçmediğin için sana çok teşekkür ederim. Bunu da benim, senin 12 yaşında olduğun zaman fark ettiğim için de beni affet..Olur mu? "

Lahana dolması Azerbaycan mutfağında sık yapılan yemektir. Özellikle de etli yapılır çünkü etsiz dolmaya azeriler "Yalancı Dolma" diyorlar.  Yani yalandan doldurulmuş, et olmayınca kandırılmışsın oluyor.
 Benim yaptığım iyi olurmu bilmiyorum ama teyzelerim, annemler, hele de ablam yapınca yemede yanında yat oluyor. Ne hikmetse ben aynı kıvamı tutturamıyorum, ya da tutuyor benim haberim yok.

Oğluşumda her halde o yüzden bizimkilerin yaptıklarını çok seviyor. Ben yapınca da itiraz etmiyor garibim . Lahana dolması olsun da nasıl olursa olsun diyordur her halde.

Lahana dolmasının püf noktalarından birisi;
Lahananın sert değil yumuşak olması gerek. Lahananın yumuşak olmasını nereden anlarız. Lahanayı elimize alır  karpuzu kontrol edercesine kontrol ederiz.
Karpuzdan sert ses gelince iyidir deriz, lahanadan da içi boş bir davul sesi gelmesi gerek dolmalık olması için. O zaman yaprakları iyi açılır, dolması yumuşak oluyor.



Sert lahana turşu için, yumuşak yani içi boş gibi olan lahanada dolma için iyi oluyor.
Bunu en iyi annem yapardı. Pazara gidiyoruz ve annem lahana alacak.
Evden direk "ayyyy" diyerek gidiyorduk çünkü annem pazardaki tüm lahanacıyı dolaşacak ve tüm lahanaları eline alıp, boş mu değil mi diye kontrol edecekti. Tüm pazar ehli de bize bakacaktı. Kabus gibi gelirdi.
Düşünsenize tüm pazar bize bakacak, tezgahtaki gençlerin " Teyze gel gel  lahananın en güzel bizde"
" Teyze bak o kızlar için bedava da veririz lahanayı"
" Teyze bu karpuz değil lahana ne diye vuruyorsun hepsinin sırtına" diye laf atacaklar, bizde " Anne hadi da yeter!  adamlar bize bakıyor bir an önce çıkalım bu lahanacı sırasından " der annemin eteğinden çeke çeke  çıkarmaya uğraşırdık.  Şimdi bakıyorum benim çocuklar da aynı.
Bende aynısını yapıyorum, benim çocuklarım da bana aynı tepkiyi gösteriyorlar.
Hemde Amerika da, pazar anlayışının olmadığı, sadece marketin soğuk buzdolabı bölümünde bulunan, taş gibi olan lahanaya uyguluyorum ben bu testi.
Hala bulamadım ama denemekten de vaz geçmiyorum. Belki bir gün anlayışım var ya .
Umut fakirin ekmeği misali..)))
  Yumuşak, içi boş lahana bulmasak da sert olanı lahana dolmasını yapmaya engel değil.
Sadece yapmamız gereken yaprakları kaynar suda 2 dakika yerine 3 dakika kaynatırız olur biter.
Tarif şöyle


 Malzemeler:

  • 1 adet beyaz lahana
  • yarım kg yağlı kıyma (yağsız da olur)
  • 2 adet büyük soğan
  • 1 su bardağının üzerinden 1 yemek kaşığı eksik dolmalık pirinç
  • 3-4yemek kaşığı sıvı yağ (veya 2-3 yemek kaşığı tereyağı)
  • 1,5 yemek kaşığı domates salçası ( olmasa üzerine domates rendelersiniz)
  • tuz, karabiber
  • varsa yeşil nane, reyhan, maydanoz ( azerice petruşka), dereotu ( azerice şüyüd)
  • yoksa bunların kurutulmuşu da olur.


 Hazırlanması:

  • Lahanaların kabukları teker teker ayrılır. Tencerede yarım litre ve1 yemek kaşığı tuz birlikte kaynatılır. Kaynayan suya lahananın yapraklarından 2-3 tanesini atın kapağını kapatın ve 2 dakika kaynatın. Lahananın tüm yaprakları bitene kadar bu işlemi devam ettirin. En sonda kalan küçük yaprakları da haşlayın ikisini birleştirerek kullanırsınız ya da tencerenin alt kısmına yerleştirirsiniz.

  • Yaprakların soğmasını beklerken dolmanın içini hazırlıyoruz. Soğanları rendeliyoruz rendenin en küçük delikleri olan tarafında. (Robotu olanlar robottan geçirebilir soğanları).  
  • Pirinç yıkanır.
  • Eti derin karıştırma kabına alıyoruz ve üzerine çekilmiş sogan,yıkanmış pirinç, ince kıyılmış yeşillikler, salca, yag, tuz, karabiber. eklenir hamur yoğurur gibi 5 dakika yoğrulur. ( yeşillikler yoksa kuru baharatları ekliyoruz)
  • Lahana yapraklarının orta kısmında sert damar kısmını kesiyoruz. Yani lahana yaprağını ortadan ikiye kesince ortada kalan sert kısmı da kesiyoruz ve tencerenin altına dizmek için saklıyoruz.
  • Karıştırdığımız etli harçtan bir miktar yaprağın kenarına koyuyoruz kenarlarını içe doğru katlıyoruz ve öne doğru yuvarlıyoruz halı büker gibi hafif sıkı şekilde pişerken açılmasın diye.
  •  Tüm yapraklar bitince kalan küçük, yırtılmış yaprakları dolmayı yapacağımız tencerenin içine diziyoruz. Sonra dolmaları yan yana tencereye diziyoruz.


  • Dolmaların üzerine rendelenmiş bir adet domates ekliyoruz. Domates kullanmak istemeyen, domatesi olmayan 1 kaşık salçanı suda eritip ekleye bilir.
  • Dolmaların suda kaynarken dağılmamaları için ve de yaprakların açılmaması için dolmaların üzerine her tarafını kaplayacak bir tabak yerleştiriyoruz.
  • Üste koyduğumuz tabağın üzerine çıkacak kadar  ılık su ekliyoruz.
  • Önce yüksek ateşte, suyu üst kısımdan çekilince orta ateşte, pirinçler ve etler yumuşayıncaya kadar pişiriyoruz.
  • Nereden bilelim piştiğini diyorsanız bu süre yaklaşık 45 dakika ve hatta 50 dakika oluyor. Suyunu kontrol edin tencerenin dibinde hafif  su kalması gerek.


Yoğurtla servis edin harika oluyor. Oglum`la ben tavsiye ediyoruz bir lahana dolmasının doktoru ve hastası olarak
Afiyet olsun!

13 Eylül 2011

MANGO REÇELİ



Sevgili Mine`nin sitesinde görmüştüm bu reçeli. Aslında bu  meyvenin tadına ilk buraya yani Amerika ya geldiğimizde bakmıştık. Farklı ülkenin meyvelerini tatmak hoşuma gidiyor. Nasılsa haram helal konusunda tereddüt etmek de yok o zaman alıp tatmak gerek hepsinden bir tane. En kötü ihtimal  tadını sevmezsin o zamanda en iyi çare diyerek  reçel yaparsın.

Amerika da mango sevilen  ve çok tüketilen meyvedir. Tadı bir az şeftaliye, bir az muza benziyor. Çok aramadığım, bazen farklı tat olsun diye alınacak meyve. Yalnız reçeli çok güzel oldu gerçekten. Yumuşak olmasına rağmen piştikten sonra hafif sertleşti ve kokusu daha da güzel oldu.


Kavanoz kavanoz yapılacak kadar ucuz bir meyve değil onu da söyleyeyim. Amerikada bol olsa da tanesi her zaman 50 sent oluyor. İki tanesi 1 dolar yani TL`ye çevireçek olsak 1 tanesi 75 kuruş iki tanesi 1 lira 50 kuruş . (  para birimlerinin karşılığını bulabilirsiniz BURADA )
Azerbaycan parasına cevireçek olsak 1 tanesi yaklaşık 50 qepik, iki tanesi 1 manata yakın.
 Eeee....Bu kadar pahalı meyveden yalnız deneyimlik reçel olur.

Mangoyla ilgili küçük bir hatıram da var. 
Amerika ya geldikten bir kaç ay sonra evde oturmaktan bıkarak isyan bayrağımı çekmiştim. Genelde ne kadar konuşsam da her zaman kendi bildiğini okuyan eşim, işin ciddiyetini  bu sefer nasılsa anlamıştı ve bana elden kalma bir İngilizce kursu bulmuştu okulun aşağı mahallesinde. Kim bilir belki de gözümden, gönlümden çok uzak olmasın diye o kadar yakında bulmuştu kursu...)))) 

Neyse ..ilk defa İngilizce kursuna gidiyordum. Sınıfın çoğu, 100%  de 90% i tabi olarak Meksika vatandaşları.. Yıllardır burada yaşamalarına rağmen daha yeni yeni dil öğrenmeye kara vermişlerdi bir çoğu. Neredeyse teyzem yaşında kadınlar bir çaba gösteriyordu ki dil öğrenmeye şaşırıp kalıyordum.  Peki neden bu kadar beklemişlerdi? 

Sanırım hep kendi çevrelerinde ispanyolca konuştukları için çok ihtiyaç duymamışlardı. Artık çocukları büyütüp okula gönderdikleri zaman ve de çocuklar evde kendi aralarında ingilizce konuşmaya başlayınca
( bizim çocuklar gibi) bu dil bize de gerekli diye düşünmüşler, kursa gidelim demişlerdi.
Bazı kelimeleri ve bazı kültürleri bizim kültüre benzeye meksikalılardan çok konuşulur ama burda yalnız mangoyla ilgili hatıramı anlatacağım. 
Onlarla ilgili inşallah vakit bulursam "Amerika Gerçeğinde" yazarım.

 Bir gün sınıfın öğlen yemek arasında meksikalı bayan elinde mango yiyordu. Bende dışarıdan sınıfa girince kadının ağzını şapırdata şapırdata  mangoyu yemesini görünce gayri-ihtiyari " Ooooooo.. Mangoooo ..." dedim. ( benim de her gördüğüme hayret etme huyum vardır)
Tüm meksikalılar bir çığlık attılar, bir bağırdılar, ne yapacağımı şaşırdım. Her halde kelimeyi dogru söylemedim dedim.
Aklıma bin türlü fikir geldi.
Sonra bunlar kendi aralarında konuşup sakinleşince sebebini sordum, onlarda kendilerinin ve benim anlayacağım yarım yamalak ingilizceyle neden hayret ettiklerini anlattılar. 
Meğersem ispanyolca mango meyve anlamına geliyormuş ama sözü bir az yamultarak, uzatarak ve birazda  göz kaş hareketleri eklersen,  yani söyle
" Mangooooo"  dersen  " erkeğe söylersen Ne kadar yakışıklısın,  kıza söylersen Çok can alıcısın, güzelsin" demiş olursun imalı şekilde. 

Şimdi de çığlık atmak sırası bana gelmişti. " Ayyyyyyyy inanmıyorum ya mangooo o manayamı geliyor. Ayyyy çok kötü oldum şimdi bak" diye söylendim durdum. Tabi tüm bu cümleyi de de türkce söylüyorum. 
Nerede.... bu  kadar uzun cümleyi ingilizce söylemek...))))

O günden bu yana meksikalıların yanında Mango diyecek olsam en kısa nasıl söyleniyorsa öğle söylemeye çalışıyorum.
Şimdi de size en kısa tarif yazıyorum ve bu meyveyi bulunca yapmanızı şiddetle öneriyorum.

Amerikada yaşayan türk arkadaşlara da dikkat edin diyorum. Sakın Mangoooo demeyin meksikalıların yanında. Hatta mümkünse  mangoya sadece mang deyin..))))



Malzemeler:

2 adet mango
7-8 yemek kaşığı  şeker
3-4 yemek kaşığı su
bir az limon suyu



Hazırlanması:

Mangonun kabukları soyulur, küp küp doğranır. Üzerine şeker eklenir, 2 saat hafif sulanması için bekletilir.
Daha sonra su eklenir ve ocakta ilk olarak yüksek ateşte. kaynamaya başlayınca orta ısıda, mangolar çok fazla ezilmeden pişirilir.
Çatalla kontrol edin hafif yumuşamışsa pişmiş demektir. Bir az limon suyu ekleyip 1 dakika daha kaynatın ve ocaktan alın.
Soğuduktan sonra tadına bakarak Mangooooo  ne kadar lezzetlisin demeyi unutmayın. Nasılsa evde ispanyolca bilen yok..)))))

Afiyet olsun!


7 Eylül 2011

Texsas Austinin Vahşi Yangını



Yıl 2011 Eylülün 7 si. Teksasın Austin şehri 4 gündür bir türlü kontrol altına alınamayan Vahşi yangınla karşı karşıya.  Önce Amin diyorum ve " Allahım bizi ve tümü Austinlileri bu ateşten koru.  Ateşin sahibi Rabbim sen bu ateşe dur de"  diye yalvarıyorum yine de Amin diyorum.
Buraya ilk geldiğimiz yılda yani 2009 da 68 gün, 1974 yılında da 70 gün süren sıcaklık bu sene rekor kırarak tam 80 günü aştı ve aynı zamanda büyük felaketi de yanı sıra getirdi.
Olabildiğince sıcak, nemli, boğucu havanın ardından şimdi de bir türlü durmaya yangın söz konusu bu şehirde.
Yeşilliğile, ormanlarıyla süslü Texsasın Austin şehrine nazar deydi.
Çok büyük ormanlık arazi ve 1400 den çok ev yandı. İnsanlar okullara, kiliselere sığınmak zorunda kaldı.
Şu anda bu satırları yazarken camdan etrafa bakıyorum ve tüm şehri kaplamış yangın dumanı var ve bu durumun ne kadar süreceği belli değilmiş.
İnşallah bir an önce ateş söndürülür ve güzellim Austin`e Rabbim geçen senedeki gibi sağınak-sağınak rahmetini yağdırır.
O kocaman yangın bizim olduğumuz bölgeye çok da uzak değildi. Kolaylıkla gökyüzünü kaplayan beyaz ve siyah dumanı görmek mümkündü. Aynı gün bizim evin arka tarafında eski komşu kızlarla çay termosunu alıp bahçesinde oturup muhabbet ettiğimiz kilisenin bahçesinde de yangın vardı .
Evimizin balkonundan kolayca gözüken yangın bizi de yeteri kadar korkuttu. Çünkü hava hem rüzgarlı, hemde havada nem yoktu. 80 günlük  susuz toprak , kupkuru ağaçlar ve üstelik yangın olunca valize neler sızdırabiliriz diye düşündük ilk olarak.
Kızımın ilk aklına gelen kendi oyuncakları, odasında en önemli şeyler( onun için her şey önemliydi zaten yatak hariç) ve en çok sevdiği Sam -Sam isimli solucan oyuncaktı.
Eşiminse aklına gelen sadece dokümanlardı; pasaportlar, önemli evraklar.
Benimse aklıma ilk gelenler  kitaplarım, fotoğraf makinem, hafıza kartlarım, bilgisayarım, çantalarım, ilk kendi elbiselerim, sonra evdekilerin elbiseleri.
 Sonra da Allahım çok şükür dedim demek ki  dünya malına çok düşkünlüğüm yok, geride benim için önemli olan hiç bir şey yoktu..
 Allah korusun yansalar üzülürüm tabi ki, çünkü onlara çok para harcadık, ev kurduk. Şimdi yeniden bir evi kurmak kolay olmaz diye düşünüyorsun, ama hani elden gitse de
"Veren O, Alan O, yeniden verecek olan O" diye biliyoruz çok şükür..
Asıl önemli olanda buydu..
Televizyondan izlediğimiz kadarıyla 1400 den çok ev yandı.
Çok zorluklarla düzen kurmuşlardı.  Onlar için çok zordu, üzgünlerdi...
 Yangın gelmeden önce evini boşaltırken yanına sadece arabasına sığacak kadar eşya alabilmiş, yangın söndürüldükten sonra evine geri dönmüş ve hala belki bir şey kalmıştır diye evinin etrafında geziniyor, eski anılarını hatırlıyor ve aglıyorlardı.
Dileyim en kısa zamanda her şey yolan koyulur ve üzülen çehrelere gülüçük konar.

Bir kaç günden bu yana sıcak hava durumuyla ilgili  makineme kayt ettiğim bir kaç resim var. Onları hatıra olsun diye buraya koymak istedim. Bu resimlerde havanın ne kadar sıcak olduğunu ve sonucunu kolaylıkla görebiliriz.
Şu anda devam eden yangından bazı resimler var onları da internet sayfalarında aldım.

 Daha 10 gün önce 27/8/2011 hava sıcaklığı 108 F yani  42.2 Derece. (Buradan bakabilirsiniz)  
İkindi vakti saat 6:11.
Resmi arabayı kullanırken çekmiştim. Bu resimi ilk önce eşimin sonra da annemin görmemesi  gerek. 
Çünkü  araba kullanıyorum, hızım saatte 110 ve ben resim çekiyorum..))))
İlk önce eşim bir güzel fırçalar,  ardından annem bir sürü nasihatlarda bulunur ve eskiden bildiği, duyduğu  tüm kaza olaylarını anlatır. 
Haksız değiller tabi ki, ama benimde resim konusunda hassas olduğumu bilmeleri gerek. 
Aslında Allah korusun son sözüm" AAAA sıcaklığa bak ne kadar yüksek" olada bilirdi o anda. Bunu göz ardı etmemek gerek. 
Hani arkamdan " Ah.. ah...  rahmetli sıcaklığın resmini çekerken kaza yaptı öldü" diye aglanıp sızlanmamaları için dikkatli olmam gerek...)))
Bir dahaki sefere dikkatli olmaya çalışırım..!




Ertesi gün  28/8/2011 öğlen saat 3:18 sıcaklık  113 F, yani 45.0 Derece + Çok yüksek Nem.


Aynı günü ikindi saatine doğru saat  5:45 de sıcaklık 118 F yani 47.8  Derece + Nem . Gerisini siz düşünün.






Yanmış ev ve  evin üzgün sahipleri





Bu da bizim evin arkasındaki, arkadaşlarla bahçesinde çay içtiğimiz kilisenin etrafı. Tarih 4/9/2011







En son olarak bu gün sabah saat 7:30 . Austine günaydın diye seslenen dumanlı bir Güneş.



Öğlen saati  tüm şehri ateşlerden yükselen duman kaplamış durumda. 




Austin ben senin bu halini özledim ...)))))


4 Eylül 2011

KATMER POĞAÇA



Bu sene tatil üstüne tatil yapanlara çok imrendim. Daha yaz tatili bitmedi derken üstüne birde bayram tatili eklendi. Maalesef biz o gruba dahil olamadık bu sene. Teksas sıcağına + okul başlamasına+ bayramın hafta içinde olmasına mağdur kalanlardanız bu sene. Seneye Allah Kerim diyoruz.

Katmer poğaça blog dünyasında buldugum en güzel tariflerden bir tanesi.


Tadına bakanlardan tam not aldığım tarifi sizinle de paylaşayım.


Malzemeler;


  • 1 su bardağı süt
  • 1/2 su bardagı ılık su
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 yumurta (akı içine, sarısı üstüne)
  • 1 yemek kaşığı kurumaya
  • 2 çay kaşığı tuz ( azerbaycanlı arkadaşlara göre bir çay kaşığı)
  • 2 çay kaşığı toz şeker (bu da azerbaycanlı arkadaşlara göre 1 çay kaşığı)
  • Aldığı kadar un ( azar azar ekleyin)


Arasına;
  • Oda sıcaklığında bekletilmiş tereyağı
  • Az tuzlu lor peynir veya beyaz peynir 

Suya 1 yemek kaşığı kuru maya ekliyoruz, üzerine 2 çay kaşığı şeker ekleyip  mayalanması bekliyoruz.
Kabarıp taşan mayaya sırayla hamur için gereken malzemelerden un hariç hepsini ekleyip karıştırıyoruz. Unu azar azar ekliyoruz ve ele yapışmayan yumuşak hamur elde ediyoruz. Aslında un miktarı yaklaşık 4 orta boy su bardağı oluyor ama ne olur ne olmaz siz yine de azar azar ekleyin. Zaten hamuru yoğururken fark edeceksiniz yumuşacık harika hamur oluşacak bu da o demektir ki un yeterli

.
Hamuru mayalanması için 10-15 dakika bekliyoruz.  hamuru ikiye bölüp her iki parçayı  10 adet yumurtadan biraz büyük  bezelere ayırıyoruz.Hamuru açmak için tezgaha biraz un serpiyoruz. Bezelerden bir tanesini alıyoruz ve tatlı  tabağı büyüklüğünde hamur acıyoruz.
bıçak yardımıyla hamurun her tarafına oda sıcaklığında yumuşamış olan tereyağından sürüyoruz. Sonra 2. bezeyi açıyoruz, yağ sürülmüş bezenin üstüne koyuyoruz ve bu işlemi 5 adet beze bitene kadar devam ediyoruz. Ama unutmuyoruz en üste konulan bezeye yağ sürmüyoruz. geriye kalan 5 bezeye de aynı işlemi yapıyoruz.
5 adet yağlanmış ve üst üste konulmuş hamurları da birlikte oklava yardımıyla tekrar büyük bir yufka gibi açıyoruz. Çok inceltmeye gerek yok.  Sonra üçgen kesiyoruz. Üçgenin geniş olan kısmına ister peynir, ister de patatesli harcı koyup resimdeki gibi  sarıyoruz.


Bıçak yardımıyla hamurun her tarafına oda sıcaklığında yumuşamış olan tereyağından sürüyoruz. Sonra 2. bezeyi açıyoruz, yağ sürülmüş bezenin üstüne koyuyoruz ve bu işlemi 5 adet beze bitene kadar devam ediyoruz. Ama unutmuyoruz en üste konulan bezeye yağ sürmüyoruz. geriye kalan 5 bezeye de aynı işlemi yapıyoruz.
5 adet yağlanmış ve üst üste konulmuş hamurları da birlikte oklava yardımıyla tekrar büyük bir yufka gibi açıyoruz. Çok inceltmeye gerek yok.  Sonra üçgen kesiyoruz. Üçgenin geniş olan kısmına ister peynir, ister de patatesli harcı koyup resimdeki gibi  sarıyoruz.




8) Yağlanmış tepsiye diziyoruz 30 dakika mayalanmasını bekliyoruz. Sonra poğaçaların üzerine  yumurta sarısı sürüyoruz ve 200 derecede üzerleri kızarıncaya kadar pişiriyoruz.
( amerika da yaşayan arkadaşlar fırının derecesi 370 F dir)

Afiyet olsun!



✿Mutfak Dili ✿ © Ocak-2015. Destek-Blogger

Blog design-Tasarım-GÜL TASARİM