Blog arkadaşlarımın bloga girme yasağından dolayı bende postaya tarif ekleyemedim. Yani canım istemedi. Statiklerde ziyaret sayı git gide azaldı. Bu da, büyük çoğunluğun daha bloguna ulaşamadı haberini veriyordu. Bir kaç gündür birçok kişinin bloguna ulaşma haberini alınca, bana da cesaret geldi. Yavaş yavaş toparlanıyoruz inşallah. Yine eskisi gibi en güzel yorum ve mesajlarla bir birimizin desteği oluruz. Yılmak yok.
Bulgur, yıllar önce Azerbaycan mutfağında izi tozu olmayan bir tahıl ürünüydü. Yıllar sonra ülkeler arası ticari alış veriş başlayınca, bilinmese de ülkeye getirilen bulgur yavaş yavaş sofraları süslemeye başladı. Acaba hiç mi bilinmiyordu, yoksa yıllarca unutulmuş muydu?
Her kes gibi azerbaycanlılarda bilinmedik bir tadı ilk önce denemekte tereddüt yaşaralar. Bulgur hikayesi de bizde öyle başladı. Bulgur pilavını, kısırı kendimize yapıyorum ama, evime misafir olarak gelen azeri akraba ve arkadaşlara asla yapmazdım. Çünkü azerbaycan kültüründe sade pilav anlayışı yoktur . Pilav dediğin uzun zahmetle yapılacak, etli, bakliyatlı ve s.. olacak. Bilinmedik yemeyi yedirmek çok ayıp olur. Bu ayıbı benim aşmam lazımdı. Bu tadı, bu kadar vitaminli bir besini tanıtmam lazımdı . Kardeşlerimin " Yapma, bizim pilavdan yapalım ayıp olacak" demelerine rağmen hiş çekinmeden evime gelen en ağır misafire yaptım, bulgur pilavını. Sonuç inanılmazdı. Çok Çok sevilmişti. Ne diye sorulmuş, tarif istenmiş, nasıl yapıldığını merak etmişlerdi.
Yaz tatili için anneannemle giderken de götürmüştüm. Benim yapmadıklarımı her zaman teyzemler, annemler merak eder diye, her defa türk mutfağından farklı yemekler yaparım onlara. Bu yüzden mutfağı belli bir sürü bana teslim edilir.
Genç yaşımda sürekli anneannem tarafında mutfak çocuk işi değil, sen bulaşıkları yıka, çamaşır as, topla, bahçeyi süpür denilerek uzaklaştırılan bana mutfak emanet edilmişti hayret !
Kendimi TRT-de yayınlanan "Saraydaki Mücevher " dizisinin baş rol oyuncusu Jangema gibi hisettim. Ne kadar istese de bir türlü kabul görülmeyen mutfağa yıllar sonra baş aşçı gibi geri döner Jangema.
İşte bende o durumdaydım. Bir zamanlar uzaklaştırıldığım mutfağa, bende efsanevi dönüş yapmıştım, hemde farklı bir mutfağın leziz yemeklerile. Anneannem bile bana izin vermişti, inanılmazdı.
Neyse, kolları sıvadım "size akşama bulgur pilavı yapacağım" dedim. Bir birine bakan farklı bakışlar altında bulgur pilavını bir güzelce yaptım. Test etme zamanı. Her kes başladı. Anneannemin ilk kaşıktan sonra sözü aynı böyleydi " Amanın.... biz bunu savaş zamanı çok yerdik. Bu bizim evde pişen tek yemekti neredeyse. Yıllar sonra üretilmedi. zamanla unutuldu gitti" dedi. Çok sevinmiştim hem beğenilmiş hemde bilmediğimiz bir yemek değilmiş dedim kendi kendime.
Aslında bulgur pilavını yaparken işim pek yaver gitmezdi eskiden. Ya yakardım, ya suyunu çok, yada az koyardım. Şimdi bile söz güzel yemek yapmadan açılınca eşim, " Bir çok kuru, bir çok yanmış bulgurlar yedik, bu güzel yemekleri yapmayı öğrenene kadar" der espri yapar.
Üniversite 3. sınıfta okurken evlenmiştim. Hem derslerimi, hem evliliği bir arada yürütmekte zorlanmıştım. Yıllardır hep hazıra konduğum için, mutfağa çocuklar girmesin denildiği için yemek yapmada pek marifetli değildim. Yemek yapmak zamanı gelince ruhum daralır,acaba ne yapsam diye kara kara düşünürdüm. Bir gün okuldan eve geç gelmiştim. Eşimin gelemesine sadece yarım saat kalmıştı. Kara kara ne yapsam diye düşünürken, en pratik yemek olarak bulgur pilavı gelmişti aklıma. Yanına ne yapılacak çorba; ama-bilmiyorum, salat; evde malzeme yok, turşu; bitmişti, yoğurt; almayı unutmuştum:))
Sene 1997, cep telefonu denilen aletin kokusunun bile piyasada olmadığı dönem. Hanı arasam gelirken bari yoğurt, salatalık malzeme al desem, yok:))
Pilavı zar zor yapmıştım ama yutsan yutulmaz, atsan atılmazdı. Mecbur çayla, ekmekle yiyecektik. Çünkü her ikimiz fena halde açıkmışız..
İkinci olay da. görümcemle birlikte yaptığımız bulgur pilavını unutup, odada sohbete dalınca, bizim nam-ı diğer bulgur pilavı yanmaya yüz tütmüş. Biz de pilavın yandığını pilav kokusunu sokakta hanımlarla sohbet eden kayınvalidem fark edip, "bizimkiler pilavı yaktı" deye eve acele gelince haberimiz olmuştu.
Gün o gündür yaptığım bulgur pilavı hala kuru ve hala yanıktır, en güzelini yapsak da bir türlü adım çıkmış doksana inmez seksene misaliyiz.
Yalnız size tarifini yazdığım ve resmini çektiğim pilavı emin ola bilirsiniz ki ne yaktım, ne de kuruttum en güzelinden yaptım. Gururlarda tarifini yazıyorum. Artık sizde yakar, kurutur, adınızı doksana çıkarıp seksene indirmek istemiyorsanız başka blogun yolunu tutun:))
Yok eğer biz yakarız, kuruturuz, adımızı da doksana çıkarıp seksene indirmek için uğraşmak istiyoruz diyorsanız buyurun tarif burada;
Malzemeler;
2 su bardağı bulgur
1 adet küçük boy soğan
1 adet yeşil biber
1 adet domates
1 yemek kaşığı domates salçası
4 yemek kaşığı sıvı yağ
tuz, karabiber, kıyılmış dereotu
5 su bardağı kaynar su
Hazırlanması;
1. Önce soğanı soyup, yıkayıp, ince ince doğrayıp yağda kavuralım.
2. Yeşil biberi de küçük küçük doğrayıp kavrulan soğana ilave edelim.
3. Bulguru yıkayalım, suyunu süzelim, soğanların kavrulmasını bekleyelim.
4. Kavrulan soğana salca ekleyelim, bir az da kavurduktan sonra, bulguru ilave edelim.
5. 2-3 dakika bulguru ara sıra çevirerek karıştıralım.
6. Domatesin kabuklarını soyup, küp küp keserek bulgura ekleyelim.
7. 5 su bardağı suyu, tuzu, karabiberi, kıyılmış dereotunu ilave edip tencerenin kapağını kapatalım, orta ateşte suyunu çekinceye kadar pişirelim.
8. Kontrol edin, suyu çekilince ezmeden hafif karıştırarak ocağı kapatalım, kendi buharında 10 dakika daha bekleyelim.
Not; Bulgur etli yemeklerle güzeldir ama, etsiz yemekler olmayınca yoğurtla daha da güzeldir.
Afiyet olsun!
canım tekrardan hoşgeldin,durmak yok yola devam....bulgur pilavın çok güzel olmuş,ellerine sağlık...
YanıtlaSilSevgili Samire,
YanıtlaSilpilavın nefis olmuşa benziyor,eline sağlık,
Jangema'yı ben de izlemiştim,çok ilginç ve bilgilendirici bir diziydi...
sevgilerimle...
ellerine saglik cok lezziz görünüyor..sicacik sevgiler
YanıtlaSil